"Nalân onun yüzünden öldü!"

A -
A +

Nazım, doktordan duyduğu sözlerle dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti. Ayakları tutmuyordu. Duvara dayalı sırtı yavaşça yere doğru kaydı. Yere çökmüştü. Hıçkırıkları çağlayan gibi fırladı boğazından. Kendine hakim olamıyordu. Hemşireler koşup geldiler. Doktorun emriyle hemen bir sakinleştirici yapıldı genç adama. Çıldırmış gibiydi Nazım. Ağlıyor, çırpınıyor ama bir yandan da bilinci artık Nalân'ın olmadığı gerçeğini çiviyle çakar gibi tekrarlıyordu beynine. Servis hemşiresi onu sakinleştirmek için bileklerini ovmaya başlamıştı. Bir odaya almışlardı genç adamı. Yatağa yatırmışlar ve başında sakinleştirmek için çabalıyorlardı. Genç hemşire eğildi kulağına: - Bakın böyle yapmayın, acınız büyük ama bir de bebeğiniz oldu. Hem de çok güzel bir kız. Görmek istemez misiniz? O anda gerçeği bir kez daha şekillendirdi beyninde genç adam. Öfkeyle haykırdı: - Hayır, istemiyorum. O öldürdü Nalân'ı. Onun yüzünden öldü. Görmek istemiyorum onu!.. Bu arada Nazım'ın kimliğinden ailesini de bulmuştu hastane çalışanları. Doktorun emriyle hemen Ahmet Fazıl Beylere telefon edildi. Ahmet Fazıl Bey ve karısı Safiye Hanım evlerinde, salonda oturuyorlardı telefon geldiği zaman. Telefonu Fazıl Bey açmıştı. Karşıdan söylenenleri dikkatle dinledi. Sonra dudaklarını ısırarak cevap verdi: - Hemen geliyoruz... Karı-koca yıldırım gibi giyindiler. Evlat sevgisi bütün kızgınlıkları yok etmiş yerini heyecanlı bir telaşa, tedirginliklere bırakmıştı. Hastaneden içeri girer girmez müracaattaki görevli Nazım'ın yatırıldığı odayı işaret etti: - Hastanız orada. Görebilirsiniz... Odaya girdikleri zaman Nazım hâlâ hıçkırıklar içindeydi. Babasını görünce kendini tutamadı: - Baba, öldü o, Nalân öldü... Fazıl Bey oğlunun yanına gidip elini tuttu: - Tamam, biliyorum oğlum, kendine hakim olmaya çalış ne olur. Mukadderat ne yapalım. Toparla kendini... Nazım yapılan ilacın da etkisiyle uyurgezer gibi olmuştu. Ahmet Fazıl Bey doktordan olanı biteni öğrendi. Hemen kendi doktorunu aradı. Biraz sonra üst düzey kişiler devreye girmiş ve Nazım daha teşekküllü bir sağlık merkezine nakledilmişti. Fazıl Beyin yardımcısı Avukat Müfit Bey resmi işlemler için koşturuyordu. Bir ara patronuna yaklaştı: - Fazıl Bey, bebek? Onu ne yapacağız? Ahmet Fazıl Bey bir süre düşündü ve tereddütsüz cevap verdi: - Onu görmek istemiyorum. Oğlum da görmek istemiyor. Gereken neyse yapın. Bir çocuk için canını verecek binlerce aile var. Bu iş sizin işiniz. Hemen halledin. Karşılıksız olarak verin! Müfit Bey başını eğdi: - Hastane çıkışı için evrakları doldurdum. Bu saatten sonra yasal olarak bir işlem yapmak zorundayız. Nazım Beyin çocuğunu başka bir aileye verilmek için izin kâğıdı imzalaması lazım. O imzayı aldıktan sonra işleri kolayca halledebilirim... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.