Nalân tekrar ağlamaya başladı. İpek Hanım kızını teselli etmeye uğraşırken Ferit Bey ve emektar yardımcısı Turgut da olayla doğrudan ilgileniyorlardı. Yarım saat geçmemişti ki bir taksi yanaştı kalabalığa doğru. Tarık indi içinden. Nalân koşarak genç adamın yanına gitti:
- Tarık, senin arkadaşın vardı hani, Kaan... Onu arasak... Cipi çaldı adam. Kandırdı beni, indim arabadan. Lastiğim patladı dedi.
Ferit Bey kızının yanındaki bu yakışıklı delikanlının kim olduğunu merak etmişti. Yanlarına geldi. Tarık elini uzattı:
- Merhaba geçmiş olsun efendim. Ben Tarık. Nalân’ın arkadaşıyım. Bir emniyet amiri arkadaşımız var. Bir faydası olur mu acaba diyoruz.
Ferit Bey başını salladı:
- Herkesin faydası olur sanıyorum.
Tarık ikiletmedi. Hemen telefonu çıkartıp Kaan’ı aramaya başladı. Az sonra genç polise ulaşmıştı. Meseleyi bir çırpıda anlattıktan sonra bulunduğu yerin adresini verdi. Telefonu kapattıktan sonra merakla yüzüne bakan Nalân ve Ferit Beye döndü:
- Şimdi geliyor. Az sonra burada olur.
Nalân bu arada Tarık’ın kolundan tutup İpek Hanıma götürdü:
- Anne seni Tarık’la tanıştırayım.
İpek Hanım zarif bir şekilde gülümsedi. Tarık kıpkırmızı olmuştu heyecandan:
- Memnun oldum efendim, geçmiş olsun.
Aralarında sohbet başlamıştı. Polisler hâlâ bir delil bulmak için çalışıyorlar, bilmem kaçıncı defadır Nalân’a sorular soruyorlardı. Biraz sonra iki polis arabası eşliğinde sivil bir araba daha geldi ve arabadan Kaan indi. Genç polis amiri hemen diğer meslektaşlarıyla kısa süreli bir görüşme yaptıktan sonra Nalân’ın yanına geldi:
- Merak etmeyin, en kısa zamanda yakalayacağız.
Kader, üç kardeşin hayatını garip ve inanılmaz bir şekilde kesiştirmişti...