"Ne çabuk şehirli oldun sen kız?!." -19-

A -
A +

Safiye acemi bir şekilde yere baktı. Ne diyeceğini bilemiyordu. Kadın devam etti: - Sen de çalışmak istersen, benim gibi temizlik falan, iş bulurum sana. Bir danış istersen Halil'e. Safiye siyah gözlerini açtı: - Dünyada izin vermez abla, hem çocuk var, onu ne yaparım? - Ne var bunda izin vermeyecek kız? Çocuk mesele değil, onu da götürürsün gittiğin eve, zaten küçücük, yatar uyur sen çalışırken. Benim çok arkadaşım var senin gibi çocuklu. Safiye munis bir tavırla boyun büktü: - Bir danışayım o zaman. Tabii ki çalışırım. Evime, kocama yardımım olur. Gülizar hareketlendi: - Ben kalkayım, sen konuş, bana haber verirsin, hemen hallederiz. Şimdi gitmem lazım, evde bir kaşık yemek yok. İnsan bu koşuşturmada yoruluyor ama ne yapacaksın, çoluğumuz, çocuğumuz için şart yorulmak. Haydi, sağlıcakla kal. Merak etme her şey olur, her şey düzene girer. Safiye misafirini uğurladıktan sonra düşünmeye başladı. Eğer çalışırsa kendine güveni de gelecekti... *** Halil boğazını gürültülü bir şekilde temizledi. Sigara içtiği için sürekli öksürüyordu. Karısına seslendi: - Kız, Safiye, bana bir bardak su ver bakayım. Hemen getirdi suyu genç kadın. İki eli önünde, birkaç adım ötede bekledi ayakta. Halil elinin tersiyle kuruladı ağzını. Sonra yeniden öksürdü: - Ne yaptın bugün? - Gülizar hanım geldi, yokladı bir, ne yaptık diye... Adamın kaşları çatıldı. Pek memnun olmamışa benziyordu. - O kadın çok bilmiş, her şeye karışıyor. Kadın kısmı o kadar karışmaz erkek işine. Cahit iyice kılıbık olmuş. Ses etmedi Safiye. Kocasına Gülizar'ın teklifini söylemesi iyice zorlaşmıştı bu sözlerden sonra. Yine de bütün cesaretini toplayıp usulca fısıldadı: - Bana, sana da iş bulalım dedi. Onun gibi temizlik falan... Halil'in gözleri açıldı kocaman kocaman. Öfkesi belli oluyordu: - O da ne demekmiş? Nereden sokuyor bunları aklına senin, olmaz öyle şey, kadın kısmı elalemin evinde çalışır mı hiç? Nereden çıkmış bu, bizim geleneğimizde, göreneğimizde yok öyle şeyler. Safiye kendisinin de nasıl olduğunu bilemediği bir cesaretle: - Daha çabuk toparlanırdık Halil. İki-üç kuruş daha fazla girerdi eve. Adam gerilmiş yüzü, hiddetle açılmış gözlerini devire devire fırladı yerinden: - Ne çabuk İstanbullu oldun sen böyle kız? Diyerek şiddetli bir tokat attı karısının yüzüne. Safiye savrulmuştu olduğu yerden. Divana yığıldı. Eliyle yanağını tutuyor, korkudan ne yapacağını bilemiyordu. - Senin aklını çeleceğine kendi işine baksın o kadın...Bir daha duymayayım, tek tokatla da kalmaz o zaman. Safiye acı ile inledi. Hayatı boyunca ezilmiş, dayakla karşı karşıya kalmıştı. Evlendiklerinden beri ilk defa tokat yemişti Halil'den! Sanki karşısında ağabeyi Hasan duruyordu. O sadece evine, kocasına yardımcı olmak istemişti. Üstelemedi. Hemen fırladı olduğu yerden, sofrayı kurmaya başladı... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.