"Ne işin var burada kız?" -23-

A -
A +

Halil hemen fırladı yerinden. Bir yandan da yan gözle çevresinde kendisine bakan insanları süzüyordu: - Gülizar bacı, ne işin var buralarda senin? Gülizar sert bir bakış fırlattı ona: - Bana bak, ben Safiye değilim. Yürü dışarı da konuşalım. Çaresiz peşinden yürüdü kadının. Öfkesini belli etmemeye çalışıyordu. Karısını da görünce durakladı... İyice şaşkına dönmüştü Halil. Kızsın mı, kızmasın mı bilemedi. Karısına doğru ilerledi: - Ne işin var senin burada kız? Safiye korkuyla baktı kocasına: - Gülizar abla getirdi beni buraya. Dişlerinin arasından hiddetle fısıldadı Halil: - Evde gösteririm ben sana. Gülizar kaşlarını çattı: - Ağır ol bakalım Halil efendi... Dağ başında değiliz. Kime ne gösteriyorsun? Bırak bunları şimdi de dinle beni. Ben Safiye'yi götrüyorum benim hanıma. Anlattım karına, kadın doktor, çevresi geniş, biz gidip konuşalım, görsün Safiye'yi, sonra gerekirse sen görürsün. Şimdi ondan önce sen gidersen olmaz. Kızar Firüzan hanım öyle şeylere. Halil kalakalmıştı olduğu yerde. Bu memleket nasıl yerdi böyle? Hiçbir şey diyemedi. Ama öfkesi yeşil gözlerinde çakmaklaşan hiddet pırıltılarından belli oluyordu. Safiye korkuyla yere bakıyor, içinden durmadan dua ediyordu. Gülizar genç kadının kolundan tuttu: - Haydi gidelim... Halil'in sessiz ama öfke dolu bakışlarına aldırmadan yürüdüler. Biraz sonra otobüse binmişlerdi bile. *** Firüzan hanım sıcacık bakışlarla süzdü Safiye'yi: - Pek de gençmişsin sen kızım. Bu yaşta bir de çocuk var kucağında. Hey Allah'ım. Neden böyle yaparsınız bilmem ki! Kaç yaşındasın sen bakayım? Safiye utangaç bir tavırla mırıldandı: - Onbeşimi bitiriyorum efendim. - On beş mi? Aman yarabbim... Daha çocuksun ayol... Kaç yaşında evlendin sen? - On üçümü bitirdiğimde... Hayretle ve üzüntüyle salladı başını kadın. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, mavi gözlü bir kadındı. Kırkbeş elli yaşlarındaydı. Kısa dalgalı saçları, açık kumral teniyle oldukça sevimliydi. Kocan nasıl, iyi biri mi bari? Safiye başını kaldırmadan mırıldandı: - İyidir efendim, Allah'a şükür... Bu arada Firüzan hanım Safiye'nin morarmış yanağına bakıyordu. Gerçeğin ne olduğunu anlayacak kadar akıllı bir kadındı. Daha başka bir şey sorup Safiye'yi rencide etmek istemedi. - Tamam, bir arkadaşım var, birisini arıyordu. Oturun şuraya da onu bir arayayım. *** Firüzan hanımın verdiği adresi biraz zor buldular. Safiye etrafına hayranlık, şaşkınlık ve biraz da korkuyla bakıyordu. Burası İstanbul'un en mutena ve en zengin semtlerinden biriydi. Levent'in üst kısmında, genellikle küçük bahçeler içindeki villa tipli tek katlı evlerin bulunduğu bir siteydi. Her yer bakımlı ve tertemizdi. Oldukça büyük bir park vardı merkezde. Sitenin girişinde güvenlik kulübesi bulunuyordu. Gülizar bilmiş tavırlarla aradığı adresi güvenliğe uzattı: - Bizi bekliyorlar kardeş... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.