Ne o­lup bit­ti­ği­ni an­la­ma­ya ça­lış­tı

A -
A +

Ta­mer yor­gun gö­rü­nü­yor­du. Ve­ran­da­da­ki ha­sır kol­tu­ğa otur­muş ki­tap oku­yor­du. Ya­nın­da­ki seh­pa­da her ak­şam iç­me­yi âdet edin­di­ği buz­lu ça­yı var­dı. İki gün­dür ev­den dı­şa­rı çık­ma­mış­tı. Pe­ri­han Ha­nım oğ­lu­nun dur­gun­lu­ğu­na bir an­lam ve­re­mi­yor­du. Oğ­lu­nun ya­nı­na ge­lip otur­du: - Ta­mer'ci­ğim, ne­yin var yav­rum? Dur­gun gö­rü­yo­rum se­ni... Genç adam yü­zü­nü bu­ruş­tur­du: - Bir şe­yim yok, içim­de bir sı­kın­tı var sa­de­ce. Ba­bam geç mi ge­le­cek? Pe­ri­han Ha­nım omuz­la­rı­nı kal­dır­dı: - Bil­mi­yo­rum. Acık­tıy­san ben ye­me­ği ha­zır­la­tı­rım yav­rum. Ta­mer ba­şı­nı iki ya­na sal­la­dı. -Hiç­bir şey is­te­mi­yo­rum an­ne... Pe­ri­han Ha­nım üzün­tüy­le bak­tı oğ­lu­na. Son za­man­lar­da ki­lo da ver­miş­ti Ta­mer. Ya­vaş­ça ye­rin­den kal­kıp te­le­viz­yo­na git­ti. - Bel­ki iz­le­mek is­ter­sin. Ha­ber­ler­de ne var ne yok ba­ka­lım... Ta­mer hu­zur­suz bir şe­kil­de bak­tı an­ne­si­ne. Uzun za­man­dır bu iç sı­kın­tı­sı­nı ya­şı­yor­du. Ge­ce­le­ri kâ­bus­lar­la uya­nı­yor, epey­ce bir za­man göz­le­ri­ni kırp­ma­dan ta­va­na ba­kı­yor­du. Asıl prob­le­mi­nin ne ol­du­ğu­nu ken­di­si de bil­mi­yor­du. Za­man za­man ak­lı­na ge­len Şev­val ve hiç gör­me­di­ği ev­la­dı hak­kın­da dü­şün­mek­ten ne ka­dar kaç­sa da ken­di­si­ni asıl ra­hat­sız ede­nin bu ko­nu ol­du­ğu ger­çe­ği­ni ka­bul­len­mek is­te­mi­yor­du... Ha­ber­ler baş­la­mış­tı te­le­viz­yon­da. Boş ba­kış­lar­la göz­le­ri­ni ek­ra­na dik­ti. Bir sü­re son­ra göz­le­ri­ni yum­du. "De­rin bir uy­ku­ya dal­sam" di­ye ge­çir­di için­den. Tam o sı­ra­da spi­ke­rin söz­le­ri dik­ka­ti­ni çek­ti. "Bu­gün (........) şir­ke­ti­nin yıl­lık plan top­lan­tı­sı ya­pıl­dı. Şir­ke­tin Do­ğu Av­ru­pa so­rum­lu­su olan Şev­val Ya­zı­cı­oğ­lu top­lan­tı son­ra­sın­da ken­di­le­ri için uzun va­de­li, kı­sa va­de­li ve or­ta va­de­li ol­mak üze­re üç he­def be­lir­le­dik­le­ri­ni, ça­lış­ma­la­rı­nı ye­ni stra­te­ji­le­ri doğ­rul­tu­sun­da ya­pa­cak­la­rı­nı, bu­nun için ekip ola­rak ha­zır ol­duk­la­rı­nı söy­le­di..." Ta­mer şaş­kın­lık­la aç­mış­tı göz­le­ri­ni. Te­le­viz­yon­da­ki gö­rün­tü­le­re mıh­la­nıp kal­mış­tı. Dik­kat­le bak­tı, güç­lük­le ta­nı­dı yıl­lar ön­ce­si­nin Ana­do­lu kı­zı­nı. Çok de­ğiş­miş­ti. Ken­din­den son de­re­ce emin gö­rü­nü­yor­du. Ka­fa­sı Al­lak bul­lak ol­muş­tu. Aya­ğa fır­la­dı bir­den. Te­le­viz­yon ek­ra­nı­nın içi­ne dal­mak, ora­da­ki gö­rün­tü­yü çe­kip çı­kar­mak ve göz­le­ri­nin içi­ne bak­mak is­ti­yor­du genç ka­dı­nın. Bu sı­ra­da Pe­ri­han Ha­nım ye­ni­den içe­ri gir­di ve kor­kuy­la hay­kır­dı: - Ta­mer ne ol­du sa­na? Bem­be­yaz yü­zün... Genç adam ba­şı­nı iki ya­na sal­la­dı: - Yok... Yok bir şey... İyi­yim ben... Hız­la fır­la­dı oda­dan. Bi­raz son­ra Pe­ri­han Ha­nım so­kak ka­pı­sı­nın se­si­ni duy­du. Ne olup bit­ti­ği­ni an­la­ma­ya ça­lı­şı­yor­du. Oğ­lu­nun, ruh­sal çö­kün­tü içi­ne gir­miş ol­ma­sın­dan kor­ku­yor­du...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.