Ferda Hanım telaşlı hareketlerle yatak odasından çıkıp salona geldiği zaman Kadriye'nin arkası dönüktü. - Günaydın Kadriye... Bugün öğlene doğru mahkemem var. O yüzden kahvaltı edecek vaktim var. Haydi hazırla da birlikte kahvaltı edelim. Kadriye nefesini tuttu. Yavaşça yüzünü çevirdi genç kadına. Ferda Hanım tiz bir çığlık atarak elleriyle ağzını kapattı. Sanki daha fazla bağırmamak için engel oluyor gibiydi: - Aman Allah'ım! Ne oldu sana böyle, bu ne hal? Kaza mı geçirdin yoksa? Kadriye başını iki yana salladı. Yere baktı. Utanıyordu. Ferda Hanım yanına yaklaştı onun. Gözlerini kıstı: - Yoksa... Aman Ya Rabbim, yoksa dayak mı yedin? Kadriye hâlâ sessizdi. Siyah gözlerinin kenarında inci damlası gibi yaşlar belirdi. Ferda onun elini tutarak koltuklardan birine oturttu: - Anlat bana bakayım, ne oldu? Kadriye kısık bir sesle, yavaş yavaş konuşmaya başladı. Konuşurken Ferda Hanımın yüzüne bakmıyor, gözlerini sürekli kaçırıyordu. Sermet'teki farklılıkları, onun nasıl agresif ve ilgisiz olduğunu, özellikle buraya geldikten sonra varolan değişiklikleri kısık bir sesle anlattı. Ferda onu dikkatle dinliyor, bir yandan da onun yüzündeki yaraları inceliyor, kan oturmuş gözaltlarına, patlamış dudağına ve kaşına bakıyordu. Sol tarafı daha fazla şişmişti. Kadriye ağlayarak bitirdi sözlerini. Ferda Hanım çok üzülmüştü. Başını iki yana salladı. Gerçekten üzgün görünüyordu: - Ne diyeceğimi şaşırdım Kadriye, istersen Dinçer bir kere konuşsun kocanla. Hem tanışmış oluruz. Kadriye başını kaldırdı heyecanla: - Sakın ha Ferda hanım!.. Hiç tanışmasın daha iyi. Ben artık onun ne yapacağını bilemiyorum. Bir şeyler oldu Sermet'e. Yine döverdi arada ama böyle değildi. Güldüğü, şefkatle yaklaştığı zamanlar, paylaştığı zamanlar daha çoktu. Çocuklarına bile bakmıyor artık. İlgilenmiyor bile. Uykuda gibi, uyur gezer gibi... Ferda yerinden kalktı. Sinirli olduğu her halinden belliydi. - Bugün iş yapma. Uzat ayaklarını otur lütfen. İyice dinlen. Yat uyu! Hızlı adımlarla dışarı çıktı. Kadriye şaşkındı. Az sonra Ferda Hanım elinde iki tane bardakla döndü: - Al bakalım, neskafe yaptım sana. Karşılıklı içelim. Kadriye ağlamaklıydı. Yutkunarak "teşekkür ederim" diyebildi. Bir yudum aldı kahvesinden. Sonra kısık bir sesle konuştu: - Ferda Hanım, beni, asıl korkutan Harun. Benim büyük oğlan... Ferda dikkatle baktı onun yüzüne: - Ne oldu senin büyük oğlana? - Babasından nefret ediyor Ferda Hanım. "Ben de onu döveceğim" diye geziniyor evde. "Eve gelmesin" diyor... Çok üzülüyorum... Ferda arkasına dayandı, kahvesini yanındaki sehpaya koydu: - Bunlar normal tepkiler Kadriye. Erkek çocuk. Sanıyorum sana da düşkün. Gözünün önünde çok sevdiği annesine haksız bir muamele var. İsyan etmesi normal değil mi?!. > DEVAMI YARIN