Doktor Hadun Demir toplantısının tam ortasındayken belindeki çağrı cihazının tiz sesi ile konuşmasını kesti. Üniversitedeki onkoloji laboratuvarının malzemeleri ile ilgili bir rapor veriyordu fakülte dekanına. - Bir saniye efendim. Özür dilerim. Telefonunuzu kullanacağım izninizle. Hemen servisi aradı. Servisteki doktorlardan biri açmıştı telefonu. Haldun Demir merakla sordu: - Ne var? Çağrı cihazım arandı... Karşı taraftaki doktor kısaca özetledi olayı: - Serdar... Serdar Demir, birden ağırlaştı hocam! Sizin özel hastanız olduğu için haber verelim dedik. Şu anda müdahale ediliyor ama belki siz görmek isteyebilirsiniz. Haldun bey hemen atıldı: - Şimdi geliyorum, bu arada siz gerekeni yapın. Beş dakikaya kadar oradayım. Telefonu kapattıktan sonra kendisini merakla izleyen dekana döndü; - Hocam, özür dileyerek bu toplantıyı bir başka güne ertelemenizi rica ediyorum. Bir hastam ağırlaşmış. Dekan beyaz saçlı, gözlüklü, güler yüzlü bir adamdı, "olur" anlamında başını salladı: - Beis yok hocam, siz hastanıza bakın, bunlar nasıl olsa halledilir. Ararım sizi. Kolay gelsin. Haldun Demir yıldırım gibi fırladı dekanın odasından. Asansörü beklemeden, merdivenleri yaşından beklenmeyen bir çeviklikle üçer üçer çıkarak servise geldi. Serdar'ın odasının önünde birkaç kişi bekliyordu. Biraz yaklaşınca bunların Nevin hanım, Meral ve Esra ile Serdar'ın arkadaşları olduğunu gördü. Nevin hanım ağlıyordu. Yanlarına geldi: - Hanımefendi, merak etmeyin, bunlar hastalığın seyri içinde normal şeylerdir. Ben şimdi bakacağım. Adeta yalvarırcasına ellerine atıldı doktorun Nevin Yılmaz. - Oğlumu kurtarın doktor, ne olur, dayanamıyorum artık. Meral annesini sakinleştirmeye çalışarak geri çekti. Haldun bey odaya girdiği zaman servis doktorlarının gereken müdaheleyi yapmış olduklarını gördü. Serdar beş gün içinde oldukça zayıflamış, hasta yüzü çehresine yerleşmişti. Ona doğru yaklaştı. Genç adam hafifçe gözlerini araladı: - Doktor sizi yorduk... İşinizden alıkoyduk sanırım. - Yok canım, iyi oldu, sıkılmıştım toplantıdan. Nasılsın bakalım? - Daha iyiyim şimdi. Anneme bu fenalaşmaların normal olduğunu anlatın ne olur, ben anlatamıyorum. Kendisini teselli için yalan söylüyorum sanıyor. Bunlar hastalığın seyri aslında. Bekliyordum zaten. Haldun Demir gülümsedi: - Biliyor musun? Bir doktor için hastasının da doktor olması kolay mı yoksa zor mu bilemiyorum bir türlü. Serdar tebessüm etti: - Hastalığa bağlı sanırım hocam. Benim gibi ölümcül bir hastanızsa eğer doktor olması sizin için daha kolay. Hiç olmazsa gerçeğin benim gibi farkında olur, onu teselli etmek için bin türlu yalan bulmak zorunda kalmazsınız. Ne olacağını bilir en azından. Haldun Demir cevap vermedi bu sözlere. Odada bulunan hemşireler bakışlarını kaçırdılar birbirlerinden. Hepsi de bu aslan gibi yağız delikanlının çok az bir ömrü kaldığını çok iyi biliyorlardı... DEVAMI YARIN