Ne yapacağını bilemiyordu!..

A -
A +

Harun sekreterinin getirdiği dosyaları imzaladıktan sonra yerinden kalktı. Dışarıya çıkıp hızlı adımlarla sorgu odasına yürüdü. Gece yakaladıkları Kerim ismindeki adamın kırık bacağı hastanede alçıya alındıktan sonra emniyete getirilmiş, sorgusu yapılıyordu. İçeriye girdi. Camlı bölmenin arkasında bir masanın başında oturuyordu Kerim. Yanında iki tane sivil polis vardı. Harun'u görünce her ikisi de saygıyla toparlandılar. Kerim ise endişeyle baktı Harun'un yüzüne. Polisler atıldılar: - Buyurun müdürüm... - Nasıl gidiyor? - Arkadaş bildiklerini anlatıyor bize. Büyük patronu tanımıyormuş. Ama birlikte olduğu arkadaşlarının isimlerini verdi. Birisi bildiğimiz, sabıkası olan bir adam. Şükrü Tütüncü. İki kere tutuklanmış ama ikisinde de birer yıl yatıp çıkmış. Öteki ise Alper. Alper Kaya. Gasp ve hırsızlıktan girmiş içeriye. Uyuşturucu sabıkası yok. Harun beyninden aşağıya kaynar su dökülmüş gibi olmuştu bu ismi duyunca. Kekeledi: - Alper Kaya mı? Getirin şunun dosyasını bana... Odama getirin. Hızlı adımlarla çıktı sorgu odasından. Bir bardak suya ihtiyacı vardı. Ellerinin, dudaklarının titrediğini fark etti. Yüreği sanki fırlayacak gibi atıyordu. Etrafını görmeden hızla odasına döndü: Onun allak bullak olmuş yüzünü gören sekreteri endişeyle baktı arkasından. Harun koltuğuna bir külçe gibi çöktü: "Olamaz. Bu sadece bir benzerlik. Aman Allah'ım!.." Birkaç dakika sonra sekreteri elinde bir dosyayla girdi içeri. Hâlâ kuşkuyla bakıyordu müdürünün yüzüne: - İyi misiniz efendim, bir şeye ihtiyacınız var mı? Elini kaldırdı Harun. Kısık bir sesle: - Bana koyu, şekersiz bir kahve getir. Telefon bağlama. Sekreter dışarı çıkınca dosyayı açtı korkarak. Alper'in resmine baktı uzun süre. Bu yüzü biliyordu. Hiç unutmamıştı. Çok değişmemişti Alper. Terlediğini hissetti ve arkasına dayandı. Ne yapacağını bilemiyordu. Toparlanmaya çalıştı. O sırada kahvesi gelmişti ve sekreter kız müdür beyin bembeyaz olmuş yüzünü görünce korkuyla bakıp kalmıştı. Harun başını kaldırdı: - İyiyim merak etme. Kimseyi alma içeri. Telefon da bağlama. Çıkabilirsin. Kapının kapanmasını bekledikten sonra kahvesinden büyükçe bir yudum aldı. Biraz kendine gelmişti. Tekrar önündeki dosyaya döndü. Sabıkalının adı, soyadı, baba adı, .... Okudukça terler sırtından aşağıya kayıyordu. Bu oydu. Kardeşi, yıllar önce kaybettikleri kardeşi Alper'di. Bitkin bir şekilde arkasına yaslandı: "Böyle mi bulacaktım seni kardeşim? Ben anneme nasıl söylerim, şimdi ne yaparım? Allah'ım bana yardım et!.." Başını ellerinin arasına aldı. Emniyet görevlilerinin Alper'i bulmaları kolaydı. Mutlaka bir şekilde yakalanacaktı. Ya ondan sonrası? Onu yakalamak, onu adalete teslim etmek onun göreviydi. Ama cezasını çekmek üzere yargının ellerine teslim ettiği insan kardeşiydi. Kadriye bunu nasıl kaldıracaktı? Gözlerinde biriken iki damla yaşı parmak uçlarıyla sildi. Derin bir nefes aldı. Gözlerini kapatıp koltuğuna yaslandı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.