Davut sigara üzerine sigara içiyordu. Büyük oğlu Hasan ise suratı asık bir şekilde babasının yanında oturmaktaydı. Davut dişlerinin arasından söylendi: - Ne yapacağız şimdi Hasan? Adamın parasını geri vermek lazım. Bir balık kaçırdık ki sorma gitsin. Haber gitmiştir Ali Rıza'ya. Bir kıza sahip olamadık yahu. Elimizden kuş gibi uçurduk paraları... Bir yakalarsam ama kıracağım kemiklerini... Bu iş artık namus meselesi oldu Hasan. Ne yapıp edip bulacaksın o akılsız kızı! Anası kılıklı sürtük... Nereye gider, ne iş yapar? Yok bu iş namus meselesi oldu. Bu kız bulunacak ve cezası kesilecek. Bu kadar zarara soktu beni... Yanına bırakacak mıyım ben bunu! Bırakırsam bana da Davut demesinler. Ya sen halledeceksin bu işi ya da Hüseyin! Çağır bana şu Hüseyin'i... Hasan hemen fırladı oturduğu yerden. Odadan başını uzatıp seslendi: - Hüseyin, Hüseyin! Babam sesleniyor. Olayı duyarak eve koşup gelen konuklar gitmişlerdi. Vakit gece yarısını geçiyordu. Gece on bire doğru jandarma komutanı gelmişti eve. Aile fertlerinin hepsini sorgulamış, Aliye'yi en son nerede gördüklerini, kaçması için bir sebep olup olmadığını öğrenmeye çalışmıştı. Davut içerideki odaya almış ve yalnız görüşmüştü jandarma komutanıyla. Kızının Ali Rıza'yla yapacağı evlilikten hiç bahsetmemişti komutana. Komutanın bu konularda hiç tavizi olmadığını biliyordu. Jandarma komutanı Aliye'nin kaçmış olmasından çok kaçırılmış olması üzerinde duruyordu. Birimlere haber verilmişti. Yoğun bir şekilde aranıyordu küçük kız. Zübeyde komutanla kocasının konuşması esnasında açık vermemek için, bir şey belli etmemeye çalışarak sessiz kalmıştı. Sorgu sırasında da sürekli ağlamıştı. Kızının arkadaşına gitmek için evinden ayrıldığını, bir daha da dönmediğini anlatmıştı. İçinden durmadan yalvarıyor, yalan söylediği için de "Affet beni Allah'ım" diyordu. Jandarma komutanı evden ayrılırken Necla Öğretmen seslenmişti arkasından: - Komutanım... Bazı şeyler biliyorum... Jandarma komutanı durakladı: - Buyurun öğretmen hanım. Ben de zaten sizinle görüşmek istiyordum. Bu işte bazı tedirgin edici şeyler var gibime geliyor. Necla Öğretmen acı bir şekilde gülümsemişti: - Kızın kaçmış olması muhtemel komutanım. Kızı altmış bir yaşında bir adama veriyordu Davut Efendi. Başlık parasının yarısını bile almıştı. Bundan bahsetmedi size değil mi? Komutan gülmüştü: - Tahmin etmiştim. Sonra gözlerini kısarak öğretmen hanıma bakmıştı: - Sizin de tepkiniz oldu buna değil mi? Necla Öğretmen başını yan tarafa eğerek dudak bükmüştü: - Tabii ki, olmaz mı? İmkânım olsa ben bile kaçırırdım küçük Aliye'yi... Jandarma komutanı rahatlamıştı. Gülümsedi anlamlı bir şekilde: - Hem de emniyette olurdu küçük Aliye... Anlıyorum sizi öğretmen hanım... DEVAMI YARIN