Süheyla Hanım evlendiğinden beri her sabah kahvaltının ardından mutlaka içtiği Türk kahvesinden bir yudum aldıktan sonra sigarasından derin bir nefes çekerek tavana doğru üfledi. Hâlâ kahvaltı sofrasında oturmakta olan oğlu Barış'a dönerek: - Senin son zamanlardaki bu sinirli hallerin ve durgunluğun evin huzurunu oldukça etkiliyor Barış. Kendini toparlamak zorundasın. Eğer tek başına altından kalkamıyorsan profesyonel bir yardım al. Ne bileyim bir psikoloğa git, bir şey yap. Zayıfladın ve sarardın. Endişeleniyorum. Barış hiç cevap vermeden kahvaltısına devam etti. Süheyla Hanım kaşlarını çattı: - Hiçbir şey söylemeyecek misin? Genç adam ağzındaki lokmayı bitirip yutkunduktan sonra bakışlarını annesine çevirdi: - Ne yapmamı istiyorsun anne? - Ne yapman gerektiğini söylüyorum Barış! Kendini toparlamalısın... Bir kız için bu hallere düşülmez. Mantığını kullan. Ne olduğunu bilmediğimiz bir kız, bildiğimiz tek şey bir katilin kardeşi. Barış hızla ayağa kalktı: - Anne! Lütfen! Aliye son derece asil bir kızdır. Kendi iradesi dışında gelişen olaylardan onu sorumlu tutamazsın. Çok acılı bir hayat yaşamış. Onun babasının yaptığını başka bir biçimiyle siz yapıyorsunuz. Düşündükçe sizin doğrultunuzda hareket ettiğim için ne kadar yanlış yaptığımı daha iyi fark edebiliyorum. Süheyla Hanım irkilmişti bu sözlerden. Adeta haykırdı: - Ne yapmak istiyorsun sen? Barış başını kaldırdı. Son derece kararlı bir şekilde tane tane konuştu: - Yapmam gerekeni yapacağım anne. İster kabul edersiniz, ister etmezsiniz. Ben yüreğimin git dediği yere gideceğim. Bunda kararlıyım artık. Süheyla Hanım telaşla kalktı yerinden. Salon kapısının önünde durdu: - Hayır, gidemezsin, beni ezip geçemezsin. Barış onun tam karşısında duruyordu. Sakin ama kararlı bir sesle cevap verdi: - Lütfen anne, bana engel olma. Yoksa hayatın boyunca beni kaybedeceksin. Kadın donup kalmıştı. Yanından geçip giden oğluna gözlerini kısarak baktı. Yüreğinden yükselen çaresizlik içinde kenara çekildi. Barış ceketini giyerek dışarı çıkmıştı bile. Süheyla Hanım ağlamaya başladı. Kendisini koltuklardan birisine attı. Elini başına koyarak hıçkırmaya başladı. Oğuz bey giyiniyordu. Salonda olanlardan habersiz içeri geldiği zaman gördüğü manzara karşısında şaşırmıştı. Süheyla Hanım gözyaşları içinde anlattı olanları. Tecrübeli avukat dikkatle dinliyordu. Sonunda derin bir nefes alarak başını salladı: - Biliyor musun Süheyla, biz çok fevri davrandık... O aslında karakterli bir kız. Sağlam bir kız. Şunu düşün, hiç kimsenin ailesini seçmek gibi bir tasarrufu yok. İnsanlar yanlışların içinde doğruyu bulmaya çalışıyorlarsa eğer, önemli olan bu. Süheyla Hanım yavaşça başını kaldırdı. Gözlerinde kocasına hak veren bir ifade vardı. > DEVAMI YARIN