"Nereden buluruz bu kadar parayı?"

A -
A +

Karın yoğun yağışıyla hava biraz kırılmıştı. Akşamüstü çıkan soğuk yerini daha dayanılabilir bir havaya bırakmıştı. Sokak lambalarının ışığında parlayan karlar geceyi aydınlatıyordu. Hüveyda Hanım ve Ahmet, Samim Ustaları evlerine bıraktıktan sonra kol kola girmişler evlerine doğru yürüyorlardı. İkisinin de ağzını bıçak açmıyordu. Neden sonra Hüveyda Hanım oğluna doğru yaklaştı ve fısıldadı: - Üzme kendini evladım... Ne olacağını Allah bilir... Ahmet derin bir nefes aldı. Soğuktan ağzından her soluk alışında buharlar çıkıyordu: - İstediği paraysa bulacağım. Elmas'ın gözlerinde gördüğüm o mutsuzluğa dayanamadım. Zavallı kız! Hüveyda Hanımın içi korkuyla doluydu. İçini korkunç bir huzursuzluk ve korku kaplamıştı. Oğlunun huyunu biliyordu. Bu işi gurur meselesi yapacağını, gözünü karartacağının farkındaydı. - Oğul, öfkeyle kalkan zararla oturur derler. Babacığından kalan üç kuruş aylık ev kirasına elektrik suya gidiyor. Senin Samim Ustanın yanından kazanacağın geçimimize ancak yetecek. Ben artık yaşlandım. Eskisi gibi çalışamıyorum. Yapmaya gayret bile etsem verimli olamıyorum. Nereden buluruz beş yüz bin lirayı? Ahmet gözlerini kıstı: - Bulacağım anne, göreceksin bulacağım. Biraz düşünmem lazım. Yaşlı kadın içini çekti. Evlerine gelmişlerdi. Sessizce içeri girdiler. Ahmet oturma odasının sedirine attı kendini. Ceketini ve kravatını çıkartıp sandalyenin arkasına asmıştı. Hüveyda Hanım yaklaştı: - Bir bardak ılık süt vereyim mi yavrum sana? - Yok anne, yat sen, uykusuz kalma. Ben biraz oturup yatacağım. Biraz düşüneyim, yalnız kalayım... Üstelemedi Hüveyda Hanım. Çaresizce çıktı odadan. Yatağına girdiği zaman kafasının içi karmakarışıktı. Hayat korkutmaya başlamıştı bir anda kendisini. "Her şey bitti, bundan sonra düzgün, aklı başında kendi halinde bir hayat süreceğiz" derken birden bire karışmıştı her şey. Oğluna "vazgeç bu kızdan" diyemiyordu. Böyle davranırsa ona karşı haksızlık etmiş olacağını düşünüyor, evladının sevgisine saygı duymak istiyordu. Bu düşünceler içinde uyumaya çalışıyor, başaramıyordu. Yavaşça kalktı yatağından. Soğuk, insanın iliklerine işliyordu. Soba oturma odasında yandığı için yattığı oda çok fazla ısınmıyordu. Başının tülbendini yeniden bağladı ve başucunda bulunan Mushaf-ı şerîfi aldı eline. Yatmadan namazını kılmış, abdestini almıştı. Usul usul okumaya başladı... Ahmet ise bir sigara yakmış, başını pencereye dayamış düşünüyordu. Bu parayı bulmalıydı. Bunu nasıl gerçekleştireceği hakkında çeşitli şeyler düşünüyor, kafasını yoruyordu. Bütün beklentileri, hayalleri, umutları bir anda kararmıştı. Elmas'ın yüzü gözünün önünden gitmiyor, onun çaresiz bakışlarını hayalinden silip atamıyordu. Gururunun kırıldığını düşünüyor, sevgisinin ardından gidememekten, ona sahip çıkamamaktan korkuyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.