Neriman tepsiyi masaya bırakıp kızına döndü: - Size elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyorum. İsteklerinizi gücüm yettiğince yerine getirebilmek için onlarca insana uşaklık ediyorum. Ama ne yazık ki sizi hâlâ tatmin edemedim. Biraz insafsızlık olmuyor mu, bu sözleri hak ediyor muyum dersiniz? İpek'e söylemişti bunları ama cevap veren Gül oldu: - Sana bir şey yapmıyorsun diyen yok anne! Olayı çarpıtma. Biz de insanız ve bizim de isteklerimiz var, bunları dile dahi getiremedikten sonra... Anlayamıyorum seni, bu alınganlığın altında ne yatıyor acaba? Neriman ağlamaya başlamıştı: - Ben istemez miyim size istediğiniz gibi bir hayat verebilmeyi? Ama yok işte. Dişimi tırnağıma katıp çalışıyorum. Hayatım boyunca kendimi bildim bileli birileri için yaşadım. Hâlâ devam ediyorum. Gül kaşlarını çattı: - Hayatındaki felaketlerin sorumluluklarını bize yükleyemezsin. Bırak bizim de şikâyet etme hakkımız olsun. Ben istiyor muyum burada yaşamayı sanıyorsun? Kimin kızısın dedikleri zaman "kapıcının kızıyım" demek çok mu hoşuma gidiyor? Neriman birden kesti ağlamayı. Yüzü gerilmişti: - Eğer benden utanıyorsan kızım, okur, benim gibi kapıcı olmazsın. Ama senin şu anda ananı babanı seçme hakkın yok. Olanı kabulleneceksin. Gül müstehzi bir tavırla güldü: - Babamı seçme hakkım mı? Ben onun neye benzediğini bile bilmiyorum. Sizin birlikte yaşadığınız her neyse, bunun bedelini biz babasızlıkla ödüyoruz anne! Bunun için de bizi suçlayamazsın herhalde... O güne kadar birkaç defa babaları hakkında sordukları sorulara fazla detaya inmeden cevap vermişti Neriman. Babalarının evlilik sorumluluğunu yüklenemeyip kendisini terk ettiğini kısa zaman önce anlatmıştı kızlarına. Her ikisini doğdukları gün bırakıp gittiğini, mümkün olduğu kadar nesnel olmaya çalışarak, Uğur'u fazla suçlamadan nakletmişti. Sanki başka birinin yaşadığı bir olayı anlatır gibi, sanki bir film anlatır gibi anlatmıştı. Neriman ıstırap dolu bir ses tonuyla cevap verdi: - Ben hiçbir şey için kimseyi suçlamıyorum. Size verebildiğim hayat bu! Daha fazlası elimden gelmiyor. İpek ablasına destek çıktı: - Bizim de daha fazlasını isteme gibi bir hakkımız var ama. Bak bugün yeni bir bot gördüm. İçim titredi görünce. Ama bunu hiçbir zaman ayağıma geçiremeyeceğimi bilmek de beni yaralıyor anne! Neriman hayretle baktı kızına. Hiçbir şey söylemedi. Bu konuyu daha fazla uzatıp daha çok yaralanmak istemiyordu. Yerinden kalkıp mutfağa gitti. Ağlamaya başladı orada. Tezgâha dayandı ve hıçkırıklarının duyulmaması için eliyle kapattı ağzını. Kızlarıyla o kadar farklı dünyalarda yaşıyorlardı ki... Yaşadığı hayatı evlatlarına vakfetmişti. Bir anne olarak yaptıklarının takdir edilmesini istiyordu ama aldığı karşılık onun içinde birikmiş olan ıstıraplara daha fazlasını ekliyordu. "Evlattan yana da şansım yok demek ki!.." diye söylendi kendi kendine. Onlar gibi düşünmeye gayret ediyor ama beceremiyordu. Akşam yemeğini hazırlamaya başladı. Birazdan çıkıp akşam çöplerini toplayacaktı. > DEVAMI YARIN