Nihal çekinerek yaklaştı polise!

A -
A +

Sabah saat altı buçukta otobüs İzmir otogarına girmişti. Muavin araba durur durmaz ayağa kalkarak yolculara seslendi: - Geçmiş olsun hepinize. Hayırlı günler... Nihal gece yol boyunca çok az uyumuştu. Yorgun hissediyordu kendisini. Valizini aldıktan sonra etrafına bakındı. Hiç bilmediği bir kentte nereye gideceği, ne yapacağı hakkında en küçük bir fikri bile olmadan yürümeye başladı. Otogar kalabalıktı. İnsanlar koşuşturuyor, bir yerlere yetişmeye çalışıyorlardı. Az ileride minibüsleri gördü. Çekingen bir tavırla yaklaştı: - Merkeze giden araba var mı burada? Uzun boylu, esmer şoför merakla baktı: - Merkez mi? Merkezin neresi? Nereye gitmek istiyorsun sen bacım? Omuzlarını kaldırdı Nihal, kekeledi: - Bil... bilmiyorum. Şehrin içine gitmek istiyorum. - Konak'a mı? Oraya otobüsle gidersin, minibüs gitmez. Bak şu karşıdaki durağa git, oradan geçer Konak arabaları. Sor şoföre Konak'tan geçiyor mu diye, sana söyler... Başını salladı genç kadın: - Allah razı olsun. İşaret edilen yöne doğru yürüdü. Beklemeye başladı. On dakika sonra Konak otobüsüne binmişti. Yarım saat süren bir yolculuktan sonra otobüs şoförünün ikazıyla indi arabadan. Bir tarafta İzmir körfezi, diğer tarafta İzmir'in tam ortası olan büyük Konak Meydanıyla Ege'nin incisi İzmir, sabah serinliğinde, şerbet gibi bir havayla karşılamıştı Nihal'i. Sahildeki büyük şehir Belediye binasının önünde durdu. İçi kazınıyordu. Etrafına bakındı. Az ileride on-on iki yaşlarında bir çocuk simit satıyordu. Yaklaştı: - Bir tane versene... Çocuk hemen uzattı simidi. İskeleye doğru yürüdü. Sahildeki banklardan birine oturdu. Gelen geçen merakla bakıyordu kendisine. Karşı kıyıyla bulunduğu yer arasında vapur işliyordu. O sırada yanına yaklaşan iyi giyimli bir adam gülümsedi Nihal'e: - Birini mi bekliyorsunuz hanımefendi? Ürkerek baktı adama. Başını iki yana salladı: - Hayır, hayır, kimseyi beklemiyorum... Adam yılışık bir şekilde üsteledi: - Size yardım edebilirim isterseniz... Belli ki yabancısınız burada... Korkmuştu Nihal, ayağa fırladı. Az ilerideki büfeden gazete almakta olan bir polis memuru görmüştü, koşarak onun yanına gitti. Ter içinde kalmıştı. Adam onun polise doğru gittiğini görünce hızla uzaklaşmıştı. Nihal çekinerek yaklaştı polise: - Ağabey bana yardım eder misin? Benim hiç gidecek yerim yok, kalacak yerim yok, bana bir yol göstersen? Polis şaşkınlıkla baktı genç kadına. Onun yalvaran bakışlarından etkilenmişe benziyordu. - Sen de kimsin kızım? Ne işin var sabahın bu saatinde burada?.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.