"Nurtopu gibi bir kızı oldu" -52-

A -
A +

Artık bu koca İstanbul kendinde mücadele etmesini öğrenmişti Safiyecik. Küçücük yaşına rağmen yaşadığı zorluklar onu olgunlaştırmış, hayata karşı sağlam kaleler kurmasına yol açmıştı. Önüne serilen bu fırsatların karşılıklı bir alışveriş olduğunu biliyordu. Bütün verdiği kararlar evlatları içindi. Ayhan bey telaş içindeki karısına döndü: - Sana kafeteryadan bir kahve getireyim mi? Hülya hanım huzursuz bakışlarını doğumhanenin kapısından ayırmadan "evet" anlamında salladı başını. *** Aradan yarım saat daha geçmişti. Hülya hanım kahvesini içip bitirmiş, koridorda uzunlamasına, aşağı, yukarı yürümeye başlamıştı. Durmadan saatine bakıyor, bir önceki bakışıyla şimdikinin arasında iki veya üç dakikalık bir fark olduğunu görünce boğulacak gibi oluyordu. O sırada açıldı doğumhanenin kapısı. Doktor ellerini ovuşturarak ve gülümseyerek onlara doğru ilerledi. Hülya hanım ve Ayhan bey iki adımda onun yanına gelmişlerdi bile: - Geçmiş olsun Ayhan bey, hanımefendi. Safiye hanımın nurtopu gibi bir kızı oldu. Anne de, bebek de çok sağlıklı. Üç buçuk kilo ağırlığında, dünyalar güzeli bir kız. Hülya hanım kocasının kolunu bütün gücüyle sıktı: - Aman Allahım, kızmış Ayhan, duydun mu? Çok şükür Ya Rabbim, bizim de bir kızımız var. Ben sana söylemiştim, kız doğacak demiştim, içime doğdu... Ayhan bey keyif içinde başını salladı: - Allah'a çok şükür. Doktora döndü: - Çok teşekkürler efendim, görebilir miyiz anneyi ve bebeğı? - Tabii, şimdi birkaç dakika içinde odasına getirecek arkadaşlar. Görebilirsiniz. Her şey yolunda giderse ki eminim öyle olacağından yarın sabah bebeği ve anneyi çıkarabilirsiniz. Geçmiş olsun tekrar... Yerlerinde duramıyorlardı. Ayhan bey karısının elini tuttu: - Haydi, biz o zaman Safiye'nin getireleceği odasına gidelim. Koşar adımlarla kayboldular koridordan. Oda çok büyük değildi ama son derece temiz ve konforluydu. İstanbul'un en pahalı özel hastahanelerinden birisiydi bulundukları yer. Ayhan bey ve Hülya hanım neredeyse bir aya yakın araştırma yapmışlar, sonunda burada karar kılmışlardı. Tertemiz bir yatak, başucunda bir komodin, kapının yanında bir gardırop, ayrıca yatağın karşısında bir divan, bir koltuk ve bir masa vardı. Duvarda bir televizyon ve kapının diğer tarafındaki bölmede ise tuvalet ve banyo bulunuyordu. Perdeleri mavi, duvarları da mavi bordörlü açık sarı duvar kağıdı ile kaplıydı. Hülya hanım çantasını divanın yanında duran masaya bırakıp gözleri sevinçten ışıldayarak konuştu: - Adını İpek koyacağım Ayhan. Genç adam gülümsedi: - Tamam canım, ama bana kalırsa annesinin de fikrini alalım. - Tabii ki... Önce Safiye'ye soracağım. Bu sırada kapı açıldı. İki hastabakıcı ve bir hemşirenin refakatinde sedye içinde getirildi Safiye. Gözleri açıktı. Yanına koşan Hülya hanıma gülümsedi: - Kız oldu abla... - Duydum canım, sen nasılsın? Kendini nasıl hissediyorsun? - Allah razı olsun sizden abla, siz olmasanız kimbilir ne halde olurdum. Ben çok iyiyim. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.