O gece hiç uyuyamadı -56-

A -
A +

Feyyaz bey yan gözle baktı genç adama: - Orhan, duygularını bir kenara koy oğlum, bu çocuğun istikbali önemli. Bak, eğer böyle bir karar çıkarsa o zaman kimse alamaz çocuğunu senden. Genç adam etrafına bakındı. Sanki görünmeyen birilerinden yardım ister gibiydi. Oğlundan ayrılması demek onu hayata bağlayan tek sebebin ortadan kalkması demekti. Avukat devam etti: - Yarından sonra şartlarını düzelttiğin zaman oğlunu yanına alabilirsin tekrar. Bir sessizlik oldu. Orhan düşünmek istiyordu. Hayat bütün yükünü omuzlarına acımasızca yüklemişti artık... *** O gece hiç uyumadı. Oğlunun baş ucunda oturdu sabaha kadar. Gün ışıdığı zaman gözlerinin altı simsiyah olmuş, yüzünde çaresizliğin ve ıstırabın izleri belliydi. Bütün gece düşünmüştü. Avukatın söylediklerini tartmış, duygularının esiri olmamaya özen göstererek bir analiz yapmaya çalışmıştı. Cebinde komik denecek kadar az parası vardı. Avukattan dönerlerken Feyyaz bey onu ikna etmek için durmadan konuşmuştu. Yapabileceği en doğru şeydi itiraz etmeden oğlunu dedesinin ve anneannesinin yanına vermek. Ama Orhan'ın içinde bir his her şeyin farklı olacağını söylüyordu. Eğer avukatın söylediği gibi çocuğunu istediği zaman görmek konusunda bir karar alınabilseydi belki o zaman her şey daha farklı olacaktı. Ama mezarlıkta, onca acısının arasında Enver beyin kendisine yönelen kin dolu bakışları unutamıyordu. Güvenmiyordu bu adama. Kendisinden nefret ettiğini biliyor, bakışlarındaki öfkeyi aklından çıkartamıyordu. Usulca kalktı. Bütün vücudu uykusuzluktan ve gönül yorgunluğundan olsa gerek ağrılar içindeydi. Güzelce doyurdu oğlunun karnını. Sonra da o minicik vücudu iyice sarıp sarmalayıp kucaklayarak dışarı çıktı. Doğruca yetimhaneye gitti. Mürşide hanım heyecanla karşıladı onu. - Canım yavrularım benim, iyi ki geldin, konuştum dün Ekrem beyle. Tamam dedi. Kötü haberden yaşlı kadının bilgisi yoktu. Sevinçle bakıyordu genç adama. Orhan sıkıntılı bir şekilde: - Her şey değişti Murşide teyze. Beni Selda'nın babası mahkemeye vermiş. Emre Can'ı istiyorlar. - Aaa, o da ne demekmiş? - Çocuğun velayetini almak istiyorlar, dün gidip Feyyaz beyin tanıdığı bir avukatla görüştük, alabilirlermiş. Benim imkanlarım bir çocuk büyütmeye müsait olmadığı için buna hukuken hakları varmış. Yaşlı kadın gözlerini kıstı: - Ne yapacaksın? - Bilmiyorum. Avukata ve Feyyaz beye göre vermeliymişim. Eğer mahkemeden karar çıkartabilinirse istediğim zaman oğlumu görebilirmişim. Daha sonra da imkanlarım düzelince geri alabilirmişim. Mürşide hanım düşünceli bir şekilde usul usul konuştu: - Akla en yakını bu çözüm oğlum. Bana kalırsa git konuş kayınpederinle. İyilikle hallet bu meseleyi. Ne kayberdersin ki?... Gelin unutalım her şeyi de. Bir şeyler söyle. Sonunda insan bunlar da, kalb taşıyorlar, bu kadar anlayışsız olacak değiller ya... Orhan tedirgin bir şekilde başını salladı. Oğlunu emin bir ele bıraktığı için gönlü rahat ayrıldı yetimhaneden. Doğruca Enver beyin fabrikasına gitti. Haklıydı Mürşide hanım. Konuşacaktı... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.