O gün erken kalktı Pelin!..

A -
A +

Kısmet olursa yaz tatilinde bir ay olsun İzmir'e gitmek istiyordu. Bir aydan fazla kalamazdı çünkü dönüp okulun tadilat işleriyle meşgul olacaktı. Damın aktarılması lazımdı, bir de boya badana yaptırmak istiyordu. Milli Eğitim bunun için fazla bir ödenek ayırmazdı. Bu yüzden köylülerin yardımıyla imece usulü yaptıracaktı her şeyi. Sıraların elden geçmesi lazımdı. Nihayet yatmaya karar vererek pencerenin önünden çekildi. Aklı Ahraz Anaya takıldı bu sefer. Kaç gündür durmadan öksürüyordu. Dikkatini çekmişti Pelin'in. Sabah olunca ona zorla da olsa bir ıhlamur içirmeye karar vererek yatağına girdi. Az sonra uyumuştu... *** Sabah erken kalktı Pelin. Sabah ezanı henüz okunmuştu. Odasını topladı, giyindi. Dışarıdan sesler geliyordu. Ahraz Ana kalkmıştı çoktan. Avluya çıktı Pelin. Ahraz Ana başına küllük denilen keçeden yapılmış fesini giymiş, fesin en tepesi olan tepeliğin üzerine mor renkli poşusunu ince bir kasnağa geçirerek oturtmuştu. Uçlarını arkadan bağlamıştı. Küllüğün üzerine de yaklaşık bir, bir buçuk metrelik beyaz ince tülbentten izar örtmüştü. Sırt tarafına gelen kısmını serbest bırakmış, bel hizasına kadar sallamıştı. Pelin bu kıyafeti çok seviyordu. Malatya'nın yöresel kıyafetiydi bu. Çoğu köylü kadın böyle giyinirdi. Gülümsedi: - Günaydın Ahraz Ana... Hiç itiraz istemiyorum, şimdi sana ıhlamur kaynatacağım, içine de bol limon sıkacağız, içeceksin. Çok kötü öksürüyorsun sen... Ahraz Kadın kaşlarını çattı, başını öte yana çevirdi. Pelin hemen ocağın başına geçti. Bakır bir cezve aldı terek denilen raftan. Bu raflarda genellikle mutfak alet edevatı bulunurdu. Hemen duvardaki girintinin içindeki kavanozdan bir tutam ıhlamur çıkarttı, cezvenin içine attı. Ahraz Kadın tam arkasında durmuş onu seyrediyordu. Ocağa koydu cezveyi. Dönüp kadının yüzüne baktı: - İtiraz yok tamam mı? Nerede üşüttüysen... Omuzlarını silkti. Umursamazmış gibi bir hali vardı. Pelin atıldı: - Hiç öyle yapma, sana bir şey olursa ben ne yaparım? Benim anam gibisin şurada. Senden yakın kimsem yok. Ahraz Kadın yutkundu. Bu sözlerin hoşuna gittiği belliydi. Ama taviz vermemek adına kaşlarını yeniden çattı. O sırada ıhlamur kaynamıştı. Hemen bir kupaya doldurdu Pelin, içine de bol limon sıktı, şeker koydu, uzattı: - Al bakalım, sıcak sıcak iç şunu... Sonra Ahraz Kadının hazırladığı sininin başına oturdu. Sofrada otlu ekmek vardı. Bir de taze süt koymuştu kupalara Ahraz Kadın. Otlu ekmek o yöreye mahsus bir ekmekti. İçine pancar yaprağı doğranıyordu. İnce ince kıyılıyordu yapraklar. Yağ ve biraz kıymayla kavruluyordu. Başka bir yerde lahmacun büyüklüğünde ince hamurlar açılıyordu. Kavrulan iç bu hamurun yarısına konulup yayılıyordu. Hamurun diğer kısmı bu bölümün üzerine kapatılıyor, kenarları bastırılıp sac üzerinde pişiriliyordu. Pelin çok seviyordu otlu ekmeği... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.