Belkıs, kendisini kapıda karşılayan Meliha Hanımın yanaklarına gelişigüzel iki öpücük kondurduktan sonra sahte olduğu her halinden belli olan abartılı sevgi gösterileriyle içeriye girdi. Peşinden gelen Leyla ise umursamaz tavırlarla etrafına bakıyordu. Daha mantosunu çıkartmadan başlamıştı şikayete Belkıs: - Ay kardeş sorma, adam resmen kovdu bizi. Gidin diye çığlıklar attı. Bu inatçı ihtiyarın yüzünden bu evliliği bile bitirmeyi düşünüyorum. Burama kadar geldi artık, inan bana!.. Meliha Hanım az çok biliyordu meseleyi. Daha da detayını öğrenmek istediği için olsa gerek Belkıs'ı arayıp evine davet etmişti. - Allah Allah, Fazıl Bey halbuki sessiz bir adam gibi görünüyor!.. Belkıs yakasını tutup silkeledi: - Sen onu bana sor!.. Benden de Leyla'dan da nefret ediyor. O herkesten nefret ediyor. Kendinden başka kimseyi düşünmüyor. Bu sabah yer yerinden oynadı. Bütün suçum bir kahve istemek. Evdeki bütün hizmetkârlar da onun adamı. Onun emirleri yapılıyor bizimkiler asla... Ama bütün kabahat Nazım'da... Çok yüz vermiş bunlara. El pençe divan durmuş karşısında... Bir sigara yaktı süslü çakmağıyla, bir nefes çekip aynı hızla devam etti: - İnsan biraz kişiliğine sahip çıkar. Neymiş, fabrikanın yönetimini Nazım Beye bıraktı diye minnet borcu duyacak! Pöh! Alsın başına çalsın fabrikasını. Yeter artık Meliha'cığım ama dayanamıyorum. Meliha Hanım başını salladı. Hak verdiği her halinden belli oluyordu. - Siz de çıkın köşkten kardeş... Nazım Beyin Allah'a şükür parası var. Tutun kendinize göre bir ev, ayırın yollarınızı... Belkıs gözlerini açtı kocaman. Suratı kırışmıştı: - Neden ayol? Benim de o köşkte hakkım var. Beyimiz tek başına saray gibi evin sefasını sürsün, ben kiralarda helak olayım. Olmaz öyle şey. Asla çıkmam. Bu savaşı kazanırım ben. Yan gözle kızına bakıp devam etti: - Benim bütün arzum kızımı evlendirip onun istikbalini hazırlamak. Ondan sonrası önemli değil... Bu sözlerin arkasından kinaye olduğu belliydi. Meliha Hanım içini çekti: - Onur'u da İzmir'e gönderdi Fazıl Bey. Neden gitti, ne yapıyor bilmiyorum. Bir hafta olacak nerdeyse... Leyla ilk defa konuşmaya dikkatini vermişti Onur lafını duyunca. Yılışık bir şekilde sordu: - Ne zaman dönüyor Onur? - Ah, bilmem ki kızım, ben de bekliyorum. Dün akşam arayayım dedim, telefonu kapalıydı. Bugünlerde gelir herhalde. Giderken bir haftalığına demişti... Sonra gülümsedi manalı bir şekilde: - Ben de bekliyorum senin gibi! Gelsin de hep birlikte güzel bir yemeğe gidelim. Belkıs atıldı: - Ne olur o inatçı ihtiyar gelmesin. Biz bize olalım. Meliha Hanım bir kahkaha attı. Ayağa kalkıp hizmetçisine seslendi: - Piraye... Kahveleri getir artık!.. > DEVAMI YARIN