"O­nu gör­mek is­te­mi­yo­rum!"

A -
A +

Yah­ya Efen­di sof­ra­dan kalk­tık­tan son­ra ab­des­ti­ni al­dı. Kur'an-ı ke­ri­mi eli­ne alıp oku­ma­ya baş­la­dı Se­vim'in ru­hu için... Dok­tor Akif Bey ce­na­ze­yi İz­mir'e gö­tü­rür­ken kim­se­yi is­te­me­miş­ti ya­nın­da. Ka­rı­sı­nı alıp tek ba­şı­na git­miş­ti. Mü­şer­ref Ha­nım bu­la­şık­la­rı yı­ka­dık­tan son­ra ko­ca­sı­nın ya­nı­na ge­lip otur­du ve din­le­me­ye baş­la­dı. Ne­den son­ra Yah­ya'nın yük­sek se­si du­yul­du: - Amin. Kur'an-ı ke­ri­mi özen­le kı­lı­fı­na yer­leş­ti­rip du­var­da­ki ye­ri­ne as­tı. Ka­rı­sı­na bak­tı: - Oku­duk­la­rı­mı, rah­met­li Se­vim Ha­nı­mın ru­hu­na he­di­ye et­tim. Al­lah rah­met ey­le­sin. Mü­şer­ref Ha­nım "amin!" di­ye mı­rıl­dan­dı. Son­ra göz­le­ri­ni ko­ca­sı­na dik­ti: - O ço­cuk ne ola­cak Yah­ya Efen­di? Ga­ri­bim kal­dı has­ta­ne­de tek ba­şı­na... Omuz­la­rı­nı kal­dır­dı yaş­lı adam: - Ne bi­le­yim ben be ha­tun! Biz yıl­lar­ca Al­lah bi­ze bir ço­cuk ver­sin di­ye yal­var­dık, ol­ma­dı, el âlem olan ço­cu­ğu­nu is­te­mi­yor. Ga­rip bir dün­ya iş­te... Tam bu sı­ra­da ka­pı­nın vu­rul­du­ğu­nu duy­du­lar. Bes­me­ley­le kalk­tı Mü­şer­ref Ha­nım. Ağ­rı­yan ba­cak­la­rı­nı tu­ta tu­ta ka­pı­ya git­ti. Ge­len Akif'ti. Genç dok­to­ru kar­şı­sın­da gö­rün­ce ir­kil­di: - Dok­tor Bey, hoş gel­di­niz... Bu­yu­run... - Yah­ya Efen­di ev­de mi Mü­şer­ref Ha­nım? Si­zin­le bir şey ko­nuş­mak is­ti­yo­rum. Yaş­lı ka­dın ke­na­ra çe­kil­di. Göz­le­ri kı­sıl­mış­tı. Otur­ma oda­sı di­ye kul­lan­dık­la­rı ba­sık ta­van­lı, du­var­la­rı çi­vit ma­vi­si ba­da­na­lı oda­ya gir­di Akif. Yah­ya da he­men aya­ğa fır­la­mış­tı: - Dok­tor bey, hoş gel­di­niz... - Otur Yah­ya... Si­zin­le bi­raz ko­nu­şa­ca­ğım... Genç adam ka­ne­pe­ye otur­du. Ka­rı ko­ca kar­şı­sı­na geç­miş­ler­di. Yut­kun­du Akif: - Va­zi­fe­mi yap­tım. Se­vim'i def­net­tim. Bu­ra­dan gi­di­yo­rum ar­tık. He­men bu ge­ce. Eli­ni ce­bi­ne at­tı bir zarf çı­kart­tı: - Bu evin ki­ra­sı. Bu­nu ev sa­hi­bi­ne ve­rir­sin Yah­ya. Eş­ya­la­rı da siz alın. Ben hiç­bir şey is­te­mi­yo­rum. Bo­şa­tın evi, kul­la­nın hep­si­ni. Bir tek giy­si­le­ri­mi alıp çı­kı­yo­rum ev­den. Al bu da sa­na eş­ya­la­rı nak­le­de­bil­men için fa­lan ge­rek­li ola­cak pa­ra. Mü­şer­ref Ha­nım ha­fif­çe mı­rıl­dan­dı: - Töv­be ya Rab­bim! Akif al­dır­ma­dı ve de­vam et­ti: - Has­ta­ne için de pa­ra bı­ra­kı­yo­rum. Ora­da ya­tan ço­cuk için! O ço­cu­ğa ge­lin­ce, onu gör­mek is­te­mi­yo­rum. Ona siz ba­kın. Ben si­ze ge­re­ken pa­ra­yı her ay yol­la­ya­ca­ğım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.