Akif servise çıktığı zaman son derece sinirliydi. Beyninin içi karmakarışıktı. Duygularıyla mücadele ediyor, bilinçaltına itmek için korkunç bir çaba sarf ettiği merakını gizlemeye, kendine itiraf etmeye bile korkuyor, bu nedenle saldırganlaşıyordu. Serviste hemşireler başta olmak üzere herkese bağırdı. Sudan bahaneler bularak esip kükredi. Odasına girip kapıyı kapattıktan sonra masasına oturdu, başını ellerinin arasına alarak düşünmeye başladı... Burada olduğu müddetçe bu gibi karşılaşmalardan kaçınması imkânsızdı. Tayin isteyecek, başka şehirlerdeki üniversiteleri araştıracak ve boş kürsülerde ihtiyaç varsa müracaat edecekti. O zaman Sevim'den de ayrılmış olacaktı. Unutamadığı, çok özlediği karısının mezarı buradaydı. Bir tercih yapmak zorunda kaldığı için son derece öfkeliydi. Yüksek sesle bağırdı: - Bırakın artık benim peşimi... Yalnız bırakın beni!.. Geçmişinden kaçmak isteğiyle çırpınıyordu. Öfkesini zapt edemiyor, sinirinden dişlerini sıkıyordu. Yumruğunu kuvvetle masaya indirdi. Eli acımıştı. Birkaç saniye durdu. Biraz sakinleşmişti. Yerinden kalkıp pencereye gitti. Dışarıdaki insanlara baktı bir müddet. Tansel'in sözlerini düşünüyordu: "Harika bir çocuk oldu, biliyor musun, şimdi fark ettim, giderek sana benziyor..." Silkelendi: "Neler düşünüyorum böyle, bu saçma şeylerle kafa yoruyorum. Benim hiçbir şeyim değil o, olamaz da... Benim mutsuzluğumun nedeni, hayatımın mahvolmasına sebep olan bir varlık..." Yutkundu. Kaşlarını çattı ve üzerini düzelterek odasından dışarı çıktı. Hemşireler onu görünce kenara çekildiler. Hızlı adımlarla ameliyathaneye doğru yürüdü. Biraz sonra önemli bir ameliyata girecekti. Ama ne kadar istemese de bazı şeyleri düşünmekten alıkoyamıyordu kendini. "Demek okula başlamış ha!.." Kızıyordu kendine. Bütün bu yaşananları hayatındaki sarsıntılar olarak görüyordu. Karşıdan gelen kürsü başkanını bile görmedi. Halit Bey endişe ile sordu: - Akif, neyin var? İrkildi: - Bir şeyim yok hocam iyiyim. Ameliyata giriyorum. - Suratın bembeyaz. Dudakların titriyor, iyi değilsin sen! İstersen başkası girsin ameliyata. Hızla kaldırdı başını ve baktı hocasına: - Ben gireceğim Hocam, bir şeyim yok benim. İzninizle... Halit Bey arkasından uzun uzun baktı Akif'in. Bu adamın yaşadığı gizliliği bir türlü çözememişti. Bu hallerine sinirleniyordu ama Akif onun vazgeçemeyeceği kadar kıymetli bir doktordu. Belki de Türkiye'nin en iyisiydi branşında. Omuzlarını kaldırıp yürüdü. "Kendi bilir, adam iyi ama ters işte..." diye mırıldandı odasına girerken.