Genç adam canı yanmış gibi yüzünü buruşturdu. Dudaklarını ısırıyordu durmadan. Ağlamak istiyor ama boğazına düğümlenen bir şey engel oluyordu. Haydar Bey onun ne büyük bir duygu fırtınası içinde çırpındığını anlamıştı. Koltuğunu oğlunun koltuğuna yaklaştırdı: - Babalık böyle bir şey işte... Ne olursa olsun vazgeçemediğin bir şey... İçinin titrediği, yüreğini bir başka çarptıran bir duygu... Tamer boğuk bir sesle haykırdı: - Beni hangi biriniz affedecek ki? Sen mi? Şevval mi? Kızım mı? Hanginiz?.. Haydar Bey elini uzatıp oğlunun kırlaşmış saçlarında gezdirdi parmaklarını: - Hayat hatalarından ders almayanlar için zordur oğlum. Sen de bugüne kadar zor bir hayat yaşadın. Ben senin babanım. Ben affederim... Şevval'i bilemem... O kız senin tarafından yaşatılan hiçbir şeyi hak etmedi. Bir insanın ümitlerini söndürmek, çaresiz bırakmak ona verilecek en büyük cezalardan, yapılacak en büyük işkencelerden biridir. Çünkü hayal etmeyen, beklentisi olmayan insan amaçsızdır. Her şeyini yitirmiş gibidir. Sen o kızın beklentilerini aldın elinden. İnsafsızca acımasız bir mücadelenin içine attın. Ama ondan da çıkmayı becerdi. O affeder mi bilemem. Ama kızın... Kızın seni görmek istiyor. Tamer bir ok gibi fırladı oturduğu koltuktan. Sık sık nefes alıp veriyordu. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı: - Nasıl? Ne? Yani beni görmek mi istiyor? Haydar Bey oğluna baktı sakince, gülümsedi: - Evet, ben babamı tanımak istiyorum diyor. Tamer heyecanlanmıştı. Hâlâ ayakta duruyordu. Korkarak sordu: - Nasıl olacak o? Ben nasıl göreceğim onu? Haydar Bey eliyle oğluna oturmasını işaret etti. Tamer bir külçe gibi bıraktı kendini koltuğa. Merakla ve heyecanla babasına bakıyordu. Yaşlı adam başını salladı: - Eğer istersen bir yerde buluşursunuz. Genç adamın kafası karmakarışıktı. Yüzünden anlaşılıyordu ruh hali. Derin derin soluyordu. - Ya Şevval... O izin verecek mi? Güldü Haydar Bey: - Şevval son derece olgun bir kadın. Eğer isterse seninle görüşebileceğini defalarca söylemiş kızına. Benim yanımda da söyledi. Tamer yutkundu: - Herkes benim annem gibi değil ki... Haydar Bey acı bir gülümsemeyle baktı oğluna. İlk defa onun olgun bir erkek olduğunu düşünüyordu. Dikkat edince oğlunun ne kadar yıpranmış olduğunu üzüntüyle fark etti...