Kamuran Hanım sabah kalkar kalkmaz Emine'yi çağırarak akşam için Bahar'ın sevdiği yemekleri yaptırması talimatını vermişti. Kızının evine dönüyor olmasından son derece mutluydu. İki gün önce arkadaşlarıyla birlikte İstanbul'un en lüks mekânlarından birinde yapılan çay toplantısında hoş konular konuşulmuş, çok yakın ahbaplarından ünlü armatör İhsan Beyin karısı, Kamuran Hanıma özel bir ilgi göstermiş ve laf arasında Amerika'dan birkaç ay içinde dönecek oğlu için Bahar'ı düşündüğünü ima etmişti. Bu ilgi heyecanlandırmıştı Kamuran Hanımı. Kızının mutlaka iyi ve köklü bir aileye gelin gitmesini istiyor, damadı olacak insanda aradığı kriterlerin başında zenginlik, asalet ve tahsil geliyordu. Akşam kocası gelince olanlardan yine aynı heyecanla bahsetmiş ve ardından gelecek için hayaller kurmaya başlamıştı: - Düşünsene Cevdet, İhsan Pektaş'ın gelini... Oğlan yöneticilik tahsil etmiş. Babasının işinin başına geçecek. Mal, mülk kıyamet gibi. Ömür boyu rahat edecek kız. İnşallah Allah'ım inşallah! Görsen kadını, benden başka kimseyle konuşmadı diyebilirim, bir kibar, bir ilgiliydi ki deme gitsin. Nereye koyacağını bilemedi. Lafı dönüp dolaştırıp Bahar'a getirdi. Geçenlerde gittiğimiz kokteylde görmüş Bahar'ı. Hani o adını unuttum, bir resim sergisinin açılış kokteyline gitmiştik ya, orada! Bayılmış. Hemen oğluna telefon etmiş, Amerika'ya. O günden beri bizimle karşılaşmak için fırsat arayıp duruyormuş. Aman bir konuşuyor, papağan gibi, hiç susmadan. Ben de kendimi ağırdan sattım tabii, kız anasıyım ne de olsa. Bir gün mutlaka bize gelmek istiyorlarmış, telefonlarımı falan aldı. Cevdet Bey bir yandan yemeğini yiyor, bir yandan da karısını dinliyordu. Ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra: - Bir akşam yemeğe çağıralım o zaman! dedi. Kadın sevinçle ellerini çırptı: - Evet, bu harika bir fikir, Bahar dönsün hemen arayı uzatmadan yemeğe alalım. Kamuran Hanım bu gelişmelerin heyecanıyla kızının karşılanması için gereken talimatları hizmetkârlara verdikten sonra telefon edip kuaföründen randevu istedi. Bahar öğle saatlerinde uçakla geliyordu. Daha sonra şoförle birlikte havalimanına gidip kızını karşılayacaktı. Bahar'ı ürkütmemek için hemen bahsetmeyecekti gelişmelerden. Kızının huyunu biliyordu. Eğer bir şeyi yapması için diretecek olursa bunu asla kabul etmezdi Bahar. O güzellikle her şeye ikna olabilecek bir yapıya sahipti. Tıpkı Cevdet Beye benzemişti bu huyu. - Babasının kızı, ne olacak, burnundan düşmüş işte. Onun gibi inatçı! Saatine baktı, zamanı kısıtlıydı. Hemen hazırlandı ve evden çıktı. Cevdet Bey bugün arabayı ve şoförü onlara tahsis etmişti. Hemen kuaföre gitti. Uçağın gelmesine kırk beş dakika kala kuaförden ancak çıkabilmişti. Havalimanına doğru giderken içi içine sığmıyordu... > DEVAMI YARIN