Fazıl Sabri Bey evin merdivenlerinden koşar adımlarla indi. Kevser elinde telefon salon kapısında onu bekliyordu: - Küçük Bey efendim. - Tamam Kevser Hanım, geldim. Telefonu alıp heyecanla bağırdı: - Oğlum! Oğlum nasılsın, bu saatte bir şey mi oldu? Murat'ın sesi son derece mutluydu: - Hayır baba, kötü bir şey yok. Ben evleniyorum baba! Onu haber vermek istedim size. Hani geçen telefonda bahsetmiştim ya, Kurudere'de öğretmen bir arkadaşım var diye. Pelin... İzmirli... Onunla evleniyorum baba. Bugün evlenme teklif ettim ve o da kabul etti. Bayramda geliyorum baba, İstanbul'a geleceğim, sonra hep birlikte İzmir'e gideriz, ailesinden isteriz olur değil mi baba? Fazıl Bey gülmemek için zor tuttu kendisini. Oğlunun heyecanını anlayabiliyordu. Onun ses tonunun içinde yaşadığı telaşı yansıttığını görüyordu: - Tamam oğlum, tamam, sen merak etme... - Sana yarın internetten resmini yollayacağım baba. - Peki oğlum, gönderirsin. Sen beğenip istedikten sonra... Murat âdeta haykırıyordu: - Sen de beğeneceksin baba, eminim bundan, sen de annem de beğeneceksiniz... Sonra birden aklına gelmiş gibi bağırdı: - Annem nerelerde yahu? Onunla konuşmadım ne zamandır! Fazıl Bey gülümsedi kendi kendine: - Annen yeni sergisi yüzünden oldukça meşgul bu aralar. Az kaldı serginin açılışına. Eserlerini yetiştirmeye çalışıyor, eksikleri tamamlıyor. Ben bile doğru dürüst göremiyorum. - Tamam o zaman, çok öpüyorum ikinizi de... Tekrar ararım. Fazıl Bey bir iki veda sözcüğü bile söyleyemeden telefonun kapandığını duydu. Gülümsedi: - Bu oğlan âşık! Bu ne telaştı yarabbi böyle? Yukarıya yatak odasına çıktı yeniden. Kitap okuyordu odasında. Leyla Hanım atölyesindeydi. Yaşlı adam birkaç saniye düşündükten sonra terliklerini giyip Leyla Hanımın atölye olarak kullandığı üçüncü kata çıktı. İçeriden cılız bir ışık sızıyordu. Yavaşça açtı kapıyı. Gerçekten çok güzel, sihirli bir havası olan sisler içinde bir at sürüsünün tema olarak kullanıldığı bir tablonun başındaydı kadın. Üzerinde her rengin bulaşmış olduğu bir beyaz önlük vardı. Saçlarını toplamıştı. Tuvalin önünde âdeta dans ederek yapıyordu resmini. Fazıl Beyin geldiğini duymamıştı bile. Neden sonra fark etti odada kendisinden başka birinin varlığını... > DEVAMI YARIN