Oğluyla konuşmaya karar vermişti!..

A -
A +

Mantosunu giyip başını bağladıktan sonra sokağa çıktı. Önce fırına, sonra manava uğradı. Aklı dün akşamki konuşmalardaydı. Servet Hanım haklıydı. Ahmet Nejat'ın sorularından nereye kadar kaçabileceğini bilmiyordu. Yarından sonra oğlu genç bir delikanlı olduğu zaman daha fazla üsteleyecekti. "En iyisi alıp karşıma doğruyu anlatmak. Bir kere sıkıntı çekerim, ondan sonra rahatlarım..." Hafta sonu için söz vermişti oğluna. Sinemaya götürecekti. O gün ana oğul önce sinemaya giderler, sonra bir yerde oturup bir şeyler yerlerdi. Konuşmak için, her şeyi anlatmak için bulunmaz bir ortamdı. Kararını verdi. Hafta sonunda Ahmet Nejat'ı karşısına alıp bilmesi gerektiği kadarını anlatacaktı hikayesinin. Elinde torbaları ile minibüs durağına yürüdü. Bu sene soğuk geçiyordu kış İzmir'de. Allah'tan Serpil Hanım yakacak yardımı yapmıştı. Yoksa aldığı para hem kira, hem okul masrafları, hem evin geçimini anca karşılıyordu. Yakacak alacak para kalmıyordu. Minibüs beklerken uzun zamandır kendisini rahatsız eden baş dönmesi yine başlamıştı. Yanı başında bulunan elektrik direğine tutundu. Yaklaşık bir senedir zaman zaman gelen bu baş dönmelerinden şikayetçiydi. Olur olmadık anlarda geliyor, ayakta zor duruyordu. Minibüs yanaşmıştı. Gayret ederek bindi arabaya. En arka koltuğa oturdu. Başını cama dayadı. "Kendimi ihmal ediyorum" diye düşündü. Huzurevinin doktoruna danışmak gerekliydi. Eve geldiği zaman yorgunluktan ayakta duracak hali kalmamıştı. Ahmet Nejat kendisini neşe içinde karşıladı: - Anne, bugün neler oldu bilsen, okulun futbol takımına seçildim. Hepimizi denedi antrenör. Beni seçti. Artık haftada üç gün okulda futbol çalışmalarına katılacağım... Nihal gülümsedi: - Derslerin ne olacak peki? - Derslerimi çalışacağım anne, söz veriyorum, lütfen izin ver... Genç kadın başını salladı: - Derslerinden en ufak bir gerileme olursa hemen biter futbol falan, bilmiş ol... Ahmet Nejat sevinçle zıpladı: - Söz, söz veriyorum anne... Fakat birden bire durgunlaştı çocuk. Nihal gözlerini kıstı: - Ne oldu? - Şey... Ama bir şey var... Merakla sordu genç kadın: - Ne var? Ne oldu oğlum? - Eşofman almamız lazımmış, paramız var mı bilmiyorum, alabilir miyiz? Nihal kollarını açtı küçük çocuğa: - Gel bakayım buraya... Hiç merak etme sen. Tabii ki alırız. Hafta sonunda seninle sinemaya gideceğiz ya, o zaman bakarız Kemeraltı'ndan. Ahmet Nejat ellerini çırptı. Sıkı sıkı sarıldı annesine. Gözleri mutlulukla parlıyordu: - Seni çok seviyorum anne. Ama Galatasaraylı eşofmanlar varmış, onlardan alalım lütfen. İstersen sinemaya gitmeyiz, oraya vereceğimiz parayı da eşofmana veririz. Tamam mı anneciğim? > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.