Olduğu yere çakılıp kalmıştı...

A -
A +

Turgay büyük kanatlı demir kapıdan dışarı çıkar çıkmaz gözlerini kamaştıran güneş ışığına baktı ve gülümsedi hüzünlü bir şekilde: - Dışarıda ne kadar farklı parlıyor, diye geçirdi içinden. Tahmin edildiği gibi mahkemesi sonuncunda tahliye edilmişti. Yargıç bir kez daha aynı suçun işlenmesi halinde daha ağır bir cezaya çarptırılacağını hatta İstanbul'u terk etmek zorunda kalacağını sert bir dille söylemişti. Ardından tahliye kararı çıkmış ve Avukat Selami Bey yanına yaklaşmıştı: - Geçmiş olsun Turgay Bey. Gereken işlemleri ve imzaları attıktan sonra serbestsiniz artık. Belki benimle bir daha karşılaşmak istemezsiniz; ama size söylemem gereken şeyler var. Alev hanım evinizdeki eşyalardan hiçbirini istemiyor. Sizden hiçbir talebi yok. Artık sizinle evli değil. Bu nedenle sizin de artık kendinize yeni bir hayat kurmanız gerekiyor sanırım. Sizin inisiyatifinize kalmış artık. Ama hiçbir talep yok o taraftan. Yine de size kartımı vereceğim. Sizin bir diyeceğiniz olursa lütfen beni arayın. Selami Bey genç adamın yanından uzaklaşmıştı sözlerini bitirince. Turgay ise olduğu yerde mıhlanmış kalmış gibiydi. Demek Alev artık başka birinin evinde kalıyordu. Dünyanın bir an olanca gücüyle sarsılıp un ufak olduğunu, bir toz yığını haline dönüştüğünü hissetti. Kırgınlık ve çaresizlik iliklerine kadar esir almıştı bir anda genç adamı. Hemen oracıktaki banklardan birine oturmak ihtiyacını hissetti. Derin bir nefes aldı. Etrafına bakındı. Sonra toparlanıp işlemler için jandarmaların arasında büroya gitti. İmzalarını attıktan sonra cezaevine döndü. Çıkış işlemleri bitince de küçük çantasını eline alıp özgürlüğüne kavuştu. Doğruca evine gitti. Ev sahibi telaş içinde koştu onu görünce. Evin kirası verilmemişti ve adam heyecanla böyle olmayacağını anlatıyordu. Omuzlarını kaldırdı Turgay: - Gidiyorum ben beyefendi, kira borcumu biliyorum; ama alın anahtarınızı. Evin içi dayalı döşeli. Bütün eşyalar sizin olsun. Satın, kiranızı karşılar. Ne yaparsanız yapın. Oradan iş yerine gitti. İçeri girer girmez muhasebeye gitmesi gerektiğini söylediler. Acı bir tebessümle gitti muhasebeye. İşine son verilmişti. Birkaç kuruşluk tazminatı saydılar eline. Bunun da patronun iyi niyeti olduğunu eklemeyi unutmadı muhasebeci. - Hapishaneye girince sözleşmeni tek taraflı feshetme imkânımız var kanunen. Ama beyefendi yine olgun davrandı, tazminatını verin dedi. Bu iyiliği de unutma Turgay Bey. Turgay gözlerini kısarak baktı adama ve anlamlı bir tebessümle kaşlarını kaldırdı: - Allah razı olsun. Dışarı çıktığı zaman kendisini yapayalnız hissetti. Hayata olan kırgınlığı adımlarına yansıyordu. Sallanarak yürüdü ve otogara geldi: - Datça'ya bir kişi, ilk araba ne zaman varsa! Artık o da önünde çizili olan tek yoldan yürümeye başlıyordu. Başka seçeneği kalmamıştı. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.