Omuzları çökmüştü genç adamın!..

A -
A +

Yasemin bir süre daha sessiz kaldı. Sonra iri gözlerini devirerek baktı babasına: - O kağıtta benimle ilgili bir şey yazıyor mu peki? Şeref dudaklarını ısırdı: - Hayır canım... O benimle annenle ilgili. Sen bizim çocuğumuzsun. Biz ayrılsak bile o senin hep annen. Demin de söyledim bunu. Yasemin başını iki yana salladı: - Anlayamıyorum!.. Şeref derin bir nefes aldı: - Bak güzel kokulu Yasemin'im, bazı karı kocalar anlaşamazlar. Ayrılırlar. Ama eğer çocukları varsa bunu hiçbiri inkar edemez. Hep o çocuğun annesi babası olarak kalırlar. Birbirlerinin eşi olmayı bitirirler ama analık babalık devam eder. Bu da böyle bir şey. Yasemin mırıldanarak sordu: - Ama sen Antalya'dayken bir daha onun adı bu evde geçmeyecek demiştin. Yasaklamıştın annemden bahsetmeyi... Şeref şaşırmıştı. Bir öfkenin sonunda neler olabileceğinin en güçlü örneğini yaşıyordu şimdi. - Sen bana bakma. Ben o zaman kızgındım. Büyükler de, babalar da hata yaparlar. Annenin varlığını asla inkar edemezsin. Annenin benimle ilişkisi bitti, seninle değil... O gece ve ondan sonraki günlerde bu konu hakkında hiçbir şey konuşmadılar. Ne Yasemin ne de Şeref sanki bu konuda tek kelime ederlerse çok büyük şeyler olacakmış gibi hissediyorlar, kaçıyorlardı. Yasemin'de hiçbir farklılık yoktu. Yine eskisi gibi sessiz ve durgundu. Ertesi gün Şeref eve erken geldi ve kızını alarak kitapçıya gitti. Dört tane çocuk romanı aldı kızına. Şimdi Yasemin bütün gün evde kitap okuyordu. Akşam babası gelince birlikte yemeklerini yiyorlar biraz birlikte oturduktan sonra yatıyorlardı. Bu tekdüze hayat her gün aynı şekilde devam ediyordu. Şeref ise bunalıma girmemek için kendi psikolojisiyle adeta savaşıyor, kendini serin tutmaya çalışıyordu. İçindeki öfkeyi bastıracak bahaneler arıyordu. İşini yaparken bile kafası hep meşguldü. Boşanma haberini aldıktan sekiz gün sonraydı. Sabah erkenden iş yerine gelmişti genç adam. Müdürünün masasının üzerini topluyordu. Bir gün öncesinin gazeteleri dağınık bir şekilde sehpanın üzerindeydi. Elinde toz bezi ile o tarafa yöneldi. Gazeteleri düzeltip desteledi. Büyük masanın üzerine koymak üzereyken birden bütün vücudunun sıcaklaştığını, ateş gibi yandığını fark etti. Göz ucuyla, gayri ihtiyari gördüğü bir resimdi bu hale gelmesine sebep olan şey. Hemen geri aldı koyduğu gazeteleri. Resme dikkatle baktı. Bir bayan ve bir erkek nikah masasında gülümsüyorlardı resimde. Erkeği tanımıyordu ama bayan Sena'ydı. Terlemişti. Haberi okudu titreyerek: "Ünlü tekstilcilerimizden Burhan Kesercioğlu dünya evine girdi. Sade bir törenle kendine ait köşkte evlenen Kesercioğlu yıllar süren bekarlığına nihayet veda etti. Çok mutlu olduğunu söyleyen Burhan-Sena Kesercioğlu çifti balayı için İtalya'ya uçuyor." Kolları yanına, gazete yere düştü. Omuzları çökmüştü. O anda anladı Sena'yı unutamadığını ve hâlâ çok sevdiğini... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.