Faruk o gün akşama kadar arabasıyla dolaşıp durmuştu. Yine de bir umut olduğunu düşünerek Nihal'in çalıştığı kuaföre gidip Melih Bey'le görüşmüş ama hiçbir sonuç elde edememişti. Ardından oturduğu mahalleye gidip ev sahibini ve komşularını araştırmış, komşuların meraklı ve mütecessis bakışları altında Nihal'in gittiği yer hakkında bir bilgi edinmeye çalışmıştı. Ama bütün uğraşıları sonuçsuz kalmıştı. Yer yarılıp içine girmişti genç kadın. Umutsuz bir şekilde yoruluncaya kadar İstanbul caddelerinde bir oraya, bir buraya gidip gelmişti. Akşam eve döndüğü zaman onun düşünceli ve üzgün hali Zekiye Hanımın gözünden kaçmamıştı. - Faruk? İyi misin sen oğlum? - Yok bir şeyim anne, yorgunum sadece... Zekiye Hanım bu cevaptan tatmin olmuşa benzemiyordu: - Sabahleyin aniden çıkıp gittin. Betül üç defa aradı seni. Neredeydin? Genç adam bu sorulardan bunalmıştı: - Anne işlerim vardı. Ben Betül'ü arar konuşurum. Doğruca odasına gitti. Yatağın üzerine külçe gibi bıraktı kendisini. Gözlerini tavana dikmişti. Vicdanı kendisini rahat bırakmıyor, Nihal'in sorumluluğunu üzerinde hissediyordu ama öylesine çaresizdi ki... Aklına Betül geldi. Evlenmeye karar vermişler, nikah gününü bile tespit etmişlerdi. Onunla konuşmak en doğru hareket olacaktı. Ona olan biten tüm gerçeği anlatmak zorunda hissediyordu kendisini. Ani bir kararla yerinden kalktı ve baş ucunda bulunan telefonu kaldırdı. Az sonra ahizenin öteki ucundan Betül'ün sesi duyuldu: - Alo, buyurun? - Betül, ben Faruk... Bugün beni aramışsın ama evde yoktum. Genç kız heyecanla atıldı: - Ah, evet Faruk... Merak ettim sadece... Yarın görüşecek miyiz diye soracaktım. Faruk yutkundu: - Evet, hatta mümkünse şimdi... Seninle konuşmam gereken önemli şeyler var... Betül'ün sesi tedirginleşmişti: - Beni korkutuyorsun Faruk! Sesin çok kötü, bir şey mi oldu? Genç adam derin bir nefes aldı ve devam etti: - Müsaitsen gelip seni alayım. Bir yere gider bir şeyler yeriz ve konuşuruz. Ne dersin? Birkaç saniyelik suskunluktan sonra genç kız cevap verdi: - Tamam, hazırlanıp bekliyorum seni. Bayağı meraklandım. Faruk telefonu kapattıktan sonra yüzünü buruşturdu: "Bir genç kızı mağdur ettim, diğerini de etmeye hakkım yok. Bilmesi gerekir. Eğer bu şartlarda hâlâ benimle evlenmek isterse, o zaman evleniriz. Ama çocuğumu mutlaka bulacağım. O benim çocuğum..." Hızla fırladı odasından. Zekiye Hanım telaşlı ve şaşkın bakışları altında ceketini giydi ve onun sormasına bile fırsat vermeden sokak kapısına gitti. Biraz sonra arabasını çalıştırmış, gaza basmıştı bile... > DEVAMI YARIN