Şeref bir şeyler olduğunu sezmişti, Yasemin'in gazeteyi kendisine vermek istememesinden. Gözlerini kısarak baktı küçük kıza. Adeta korkarak fısıldadı: - Annenle ilgili bir haber mi var kızım? Yasemin yutkundu: - Dönmüş... İtalya'dan geri dönmüş. Şeref uzanıp aldı gazeteyi. Gerçekten de haber balayının sona erdiğini, yeni evlilerin çok mutlu göründüklerini yazıyordu. Sena oldukça bakımlı görünüyordu havalimanında çekilmiş resimde. Şeref içini çekerek baktı uzun uzun. Sonra hiçbir şey olmamış gibi katlayıp masaya koydu gazeteyi. Yasemin göz ucuyla babasının hareketlerini takip ediyordu. Az sonra gözlerini yerden ayırmadan mırıldandı: - Ondan nefret ediyorum. Şeref irkildi. Başını iki yana sallayarak onu kucakladı, bağrına bastı. Söyleyecek hiçbir kelime bulamıyordu. ??? Sena yeni düzenine çok çabuk adapte olmuştu. Sabah sekiz sularında uyanıyor, hizmetçinin hazırladığı kahvaltıya iniyor, kayınvalidesi ve kocasıyla kahvaltısını ettikten sonra günlük gazeteleri okuyordu. Kahvaltı sonrasındaki gazete okuma faslı Kesercioğlu ailesinde senelerdir süregelen bir alışkanlıktı. Feraye Hanım, Burhan ve Sena kahvelerini gazete okuma sırasında içiyorlardı. Sena'nın hayata bakışı değişmeye başlamıştı. Eksiklerini görüyor, inanılmaz bir hırsla bunları telafi etmek için çabalıyordu. Onun bu azmi ve isteği Feraye Hanımın hoşuna gidiyordu. Okuma faslından sonra gelin kayınvalide günlük bir program yapıyorlardı. Zamanlarının çoğunu yardım derneğinde geçiriyorlardı. Feraye Hanım kimsesiz çocuklar derneğinin yönetim kurulu başkanıydı ve Sena da İtalya'dan döndükten sonra yapılan toplantıda başkan yardımcılığına getirilmişti. Akşam üzerine kadar dernek çalışmalarıyla geçen zamanın geri kalanında köşkte gelin kayınvalide yine dernekle ilgili planlar yapıyor, kararlar veriyorlardı. Akşam Burhan eve gelince Feraye Hanım erkenden odasına çekiliyor ve yeni evlileri baş başa bırakıyordu. Senelerdir erken yatmayı alışkanlık haline getirmişti yaşlı kadın. Akşam yemeklerinde sadece meyve yerdi. Yatmadan önce mutlaka kitap okurdu. Burhan ve Sena ise isteklerine göre kâh dışarı çıkıp dışarıda yiyorlar, kâh karı koca baş başa evde oturuyorlardı. Birkaç yemekli toplantı olmuştu ve oraya katılmışlardı. Sena hiç yabancılık çekmiyor, bulunduğu ortama hemen ısınıveriyordu. O gece evdeydiler. Yemekten yeni kalkmışlar verandada soğuk meyve sularını yudumluyorlardı. Salıncaklı koltukta oturuyordu karı koca yan yana. Gökyüzü yıldız doluydu. Sena başını kaldırıp uzun uzun baktı yıldızlara. Burhan onun düşüncelerinin uzaklara gittiğini anlamıştı: - Kızını mı düşünüyorsun? Sena acı bir şekilde gülümsedi: - Evet... Benden nefret ettiğini hissediyorum Burhan. Onu özledim. Bir gün görebilecek miyim acaba? - İstersen Yusuf'la konuşayım. Velayet davası açıp alalım yanımıza. Her halükârda kazanırız davayı. Bir çocuğa temin edilebilecek en güzel istikbal için bütün imkânlarımız mevcut. Üstelik sen annesisin. Alırız yanımıza. Kolejlerde okuturum onu. > DEVAMI YARIN