Onsuz bir hayatı düşünemiyordu

A -
A +

Şükrü Karahan öfkeyle bağırdı yerinden fırlayarak: - Bize bunu da yapacaktı ha? Ne idüğü belirsiz bir serseriyi benim aileme sokacaktı ha? Yüzünü buruşturarak salonun sol tarafındaki atlas kumaşla kaplı kanepede ağlayan karısına döndü: - Senin kızın bu işte... Onu bu kadar şımartırsan, her dediğini yaparsan olacağı budur!.. Naşide Hanım boğuk bir hıçkırıkla sarsıldı. Bulundukları salon neredeyse bir ev büyüklüğündeydi. İçindeki eşyalara bakan insan Karahanların oldukça varlıklı bir aile olduğunu hemen anlardı. Şükrü Karahan babadan kalma varlığını kat be kat arttırmış, dört adet tekstil fabrikasının sahibi olmuştu. Naşide Hanımla evlendikten sonra babasının işine dört elle sarılmış, kısa zamanda büyüyerek büyük bir servet kazanmıştı. Bir tek çocukları olmuştu. Kızları Betül bu yüzden el üstünde büyümüş, bir dediği iki edilmemişti. Zengin anne babanın tek evladı olmanın tüm avantajlarını kullanmış, mürebbiyelerle, özel okullarda eğitilmişti. Şımarık geçen çocukluk yıllarının ardından üniversiteye girmiş, ikinci sınıfa geçmişti. Paranın insan hayatına sağladığı her türlü konfora sahipti. Gardırobunu her sene yurt dışından yeniler, altındaki araba sürekli yenisiyle değişirdi. Cebindeki harçlığı dört kişilik bir ailenin geçindiği para kadardı. Hesapsızca yaşardı. Onun hiçbir isteğine hayır diyemeyen anne ve babasının zaaflarını çok iyi kullanabilen bir çocuktu. Yaz tatillerini yurt dışındaki tatil beldelerinde geçirir, kışın kayak yapmak için beş yıldızlı dağ otellerine giderdi. Betül üniversiteye başladığı zaman bir gençle tanışmıştı. Arkadaşlarıyla gittiği kafeteryada garson olarak çalışan bu gençle duygusal bir yakınlığı olmuş ve arkadaşlık etmeye başlamışlardı. Murat tek başına yaşayan bir gençti. Anne ve babası daha o bebekken bir kazada ölmüş, küçük çocuk yetiştirme yurdunda büyümüştü. Kimsesi yoktu. Hayatın acımasız çarkları arasında ayakta durmak için çabalıyordu. Geçici işlerde çalışarak hayatını kazanıyordu. Dışarıdan lise bitirmişti. başarılı olursa yüksek tahsil yapmayı düşünüyordu. Ama hiçbir şeysiz hayatı sürdürebilmek kolay değildi. Betül'le arkadaşlığı gün geçtikçe derinleşerek ilerliyordu. Betül ise aşık olmuştu. Gözü Murat'tan başka bir şey görmüyor, onsuz bir hayatı düşünemiyordu. İki genç gelecekleri hakkında oturup konuşmuşlardı. Betül yaşadığı hayatın verdiği rahatlıkla hiç düşünmeden ne yapmaları gerektiği hakkındaki kararını söyleyivermişti Murat'a: - Evlenelim Murat... Genç adam şaşırmıştı. - Ama... Bunu ben de çok isterim bir tanem ama... Benim durumum ortada... Sana nasıl bir hayat verebilirim ki! Betül başını iki yana sallamıştı: - Hiçbir şey umurumda değil canım. Tek istediğim seninle birlikte yaşamak... Ben de çalışırım. Sonunda gençliğin de verdiği cesaretle el ele verip nikah dairesine gitmişler ve tek başlarına nikahlarını kıydırmışlardı. Betül evlendiğini telefonla bildirmişti annesine. Nikah dairesinden çıkar çıkmaz telefon açıp olanı biteni anlatmıştı. Naşide Hanım bu beklemediği haberi alınca şoke olmuş, baygınlık geçirmiş, feryatlar içinde akşama kadar ağlamıştı. Evdeki bütün hizmetçiler ne yapacaklarını şaşırmış vaziyette koşturup durmuştu. Şükrü Beye haber verilmiş, bir doktor çağırılmış, ilk dakikalar bir kaos içinde yaşanmıştı. Doktorun verdiği sakinleştiriciden sonra biraz durulmuştu Naşide Hanım. Şimdi sadece ağlıyordu. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.