"Onu canımızdan çok seviyoruz!.."

A -
A +

Cevat Ersan hızlı hızlı soluk alıp veriyordu. Tekrar etti: - Bir şey yapamaz. Benim kızım benim her şeyim. Bugüne kadar onu ben büyüttüm. Bu saatten sonra ortaya çıkıp mide bulandırmasın. Zaten Aylin de istemez onları. Kendisini daha doğduğu gün bırakıp giden kimseyi istemez benim kızım. Neden geldin avukat bey? Ne istiyor benden? Onur şaşırmıştı. Karşısındaki dudakları, elleri titreyen yaşlı adamı sakinleştirmeye çalıştı: - Yanlış anladınız, kimsenin bir şey yapmaya niyeti yok. Fazıl Bey sadece vicdanını rahatlatmak istiyor. İçini kemiren suçluluk duygusundan kurtulmak istiyor. Cevat bıyık altından acı bir gülümseme ile cevap verdi genç avukata: - Yine kendisi! Kendisini düşünüyor yani! O kızın ne hale gireceğini umursamadan kendi vicdanını huzura kavuşturmak istiyor. Ya benim kızım? Git işine Avukat Bey... Git işine. Bulaşmayın bize. Biz kendi halimizde yaşayıp gidiyoruz. Aylin'le hayatımız değişti. Onu büyüttük, okuttuk, kızım şimdi doktor avukat bey, biliyor musun o doktor oldu. Yemedik yedirdik, giymedik giydirdik, onu canımızdan çok seviyoruz. Böyle bedava değil hiçbir şey... Çayından bir yudum aldıktan sonra Onur'a doğru eğildi: - Biliyor musun avukat Bey, kızım bilse yüzüne bile bakmaz bunların. Onur başını salladı: - Haklısınız Cevat Bey, ben sizin yanınızdayım. Bir tek şey soracağım, Aylin Hanım gerçeği biliyor mu? Cevat arkasına yaslandı. Şüpheli bakışlarla süzdü genç adamı. Birkaç saniyelik bir suskunluktan sonra tane tane konuştu: - Biliyor, bizim kendisini evlatlık olarak aldığımızı biliyor tabii. Benim kızım çok akıllıdır avukat bey. Ama bu konuda hiçbir şey konuşmadık onunla. Sormadı. Kendisini veren ailesinin kim olduğunu, ne iş yaptığını, hiç ama hiçbir şey sormadı bize. O bizi öz anası, öz babası bildi. Anlayacağın hiçbir yerden tutturamaz Ahmet Fazıl bey. Bunca yıl sonra ortaya çıkmanın anlamı ne? Ne diyecek? Ne yapacak? Onur verecek cevap bulamamıştı. Kekeledi: - Hani bir şeye ihtiyacı varsa... Lafını bitirmesine fırsat bırakmadı Cevat. Elini kaldırıp susturdu Onur'u: - İstemez. Aklı neredeymiş bunca zaman? Benim kızım kabul eder mi böyle bir şeyi? Onurlu kızdır o, haysiyetlidir. Git işine avukat bey. Durup derin bir nefes aldı. Nefesi hırıltılıydı: - Bekliyordum senelerdir böyle bir şeyi biliyor musun? Hep korkumuz bu olmuştu. Yeni doğmuş bir bebeği gözü kapalı verirken bunların ne karakterde insanlar olduğunu anlamıştık. Bir yerde karşımıza yeniden çıkacaklardı biliyorduk. O yüzden seni görür görmez anladım kim olduğunu, neden geldiğini. Bunlar böyledir avukat bey, doyumsuzdur. Demek beyimiz nihayet hatırladı öyle mi? Vicdanı huzursuz ha? O minicik bebeğin yüzüne bile bakmazken neredeydi vicdanı? Biz sevinçliydik pırıl pırıl bir bebeğe kavuştuğumuz için ama düşünmeden de edemedik, o minicik yüreğin talihsizliğini. Akıl erdiremedik bir babanın, bir dedenin kızını, torununu yüzünü bile görmeden atıp gitmesine... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.