Burhan Beyin kafası karmakarışıktı. Günlerdir yemek yiyemiyor, uyku uyuyamıyordu. Annesine her şeyi anlatmayı düşünmüştü ama Feraye Hanımın da çocukların safında yer alacağını yüzde yüz biliyordu. Koltuğuna oturup sıkıntı ile soludu. Tam o sırada telefon çaldı. Sekreteri Hülya Sinan'ın geldiğini haber veriyordu. Delikanlı birkaç gündür geceleri arkadaşlarıyla birlikte olduğu için görüşemiyorlardı. Toparlandı. Birkaç saniye sonra Sinan içeri girdi: - Günaydın baba! Sabah erkenden gitmişsin, sana yetişemedim. Burhan Bey zoraki bir gülümseme ile cevap verdi: - Hayırdır oğlum? - Konuşmak istedim baba. Annemle büyükannemin konuşmalarından çıkarttığım kadarıyla benim Yasemin'le ilişkime çok sıcak bakmıyormuşsun. Benimle konuşmayı düşünmedin mi hiç? Burhan Bey dudaklarını ısırdı: - Düşündüm tabii ki. Uygun bir zamanı bekliyordum oğlum. Sinan koltuğa oturdu: - İşte uygun zaman! Neden çekincelerin var baba? - Ben senin için farklı şeyler düşünüyordum oğlum. Bazı tedirginlikler işte. Çok kısa bir zaman içinde tanıdığın bu kızla ne kadar mutlu olacaksın? Bu kadar erken ve çabuk karar vermek hata değil mi? Sinan gülümsedi: - Baba, ben hayattan ne istediğimi ve ne beklediğimi biliyorum. Bir insan hele bir bayan ne ise odur. O bana bütün açıklığı ile kendini tanıttı. Hayata bakışım aynı, hayatta aldığım zevkler aynı. Yetmez mi? Burhan Bey bir şey söylemedi. Sinan konunun ne olduğunu bilseydi eğer bu şekilde düşünür müydü acaba? *** Adnan Menderes Havalimanına inen İstanbul-İzmir uçağının yolcuları iç hatlar çıkış kapısında birikmişler bagaj bekliyorlardı. Burhan Bey ilk çıkan yolcuydu ve bagajı olmadığı için hemen bir taksiye atlamıştı. Kendisinden nereye gideceğini söylemesini bekleyen şoföre yorgun bir ifade ile direktifini verdi: - Karaburun'a lütfen. Şoför şaşırmıştı: - Karaburun mu? - Evet, Karaburun. - Baş üstüne Beyim. Biraz mesafelidir ama gidelim. - Fark etmez diye mırıldandı adam. Arka koltuğa oturmuştu. Arkasına yaslandı, etrafına bakmaya başladı. Sabah daha güneş yeni yükseliyordu. İlk uçakla gelmişti. Evdekilere acil bir toplantı için Ankara'ya gitmesi gerektiğini söylemişti. Niyeti Şeref'le uzun uzadıya konuşup bu meseleyi halletmekti. Eğer bu ortaya çıkacak olursa çok sevdiği karısını kaybetme ile karşı karşıya hissediyordu kendisini. Hayatında iniş çıkışlar olsun istemiyordu. Yaratılış olarak sakin ve düzenli bir adamdı. Taksi bir süre sonra Karaburun'a giden bol virajlı dar yollardan süzülerek ilerlemeye başlamıştı. Zaman zaman tepelerin arkasından çıkan muhteşem deniz manzarası Türkiye'nin en güzel beldelerinden birisinde olduğunu hissettiriyordu. Hiç gelmemişti daha önce bu sevimli Ege kıyılarına. Tepelerin bir yanı ormanlık, diğer tarafı ise masmavi denizdi... > DEVAMI YARIN