Aylin sabahtan beri hiç durmadan koşturuyordu. Sabah poliklinikten sonra servise çıkmış, Profesör Kemal Akan'la birlikte hastaları gezmiş, ardından kritik vakalar hakkında yine hocayla toplantıya girmiş, tam mesai bitmek üzereyken gelen iki hastanın ön bilgilerini almış, artık işinin bittiğini fark ettiği an ise yorgunluktan yıkılacak hale gelmişti. Saatine baktı önlüğünü çıkarmadan önce. Beşi birkaç dakika geçiyordu. Dudaklarını ısırdı. Eli cep telefonuna doğru gitti. Tereddüt içindeydi. Bir yandan her zaman ön planda tuttuğu mantığı aramamasını söylüyor, bir yandan yüreğinin derinliklerinden gelen bir ses "ne duruyorsun arasana!.. Sen de çok istiyorsun aramayı, bu eziyeti neden yapıyorsun kendine?!." diye feryat ediyordu. Çantasından Onur'un kartını bulup çıkarttı ve genç avukatın cep numarasını tuşladı. Birkaç saniyelik beklemeden sonra genç adamın sesi duyuldu: - Efendim? - Onur Bey, merhaba... Ben Aylin. Karşı tarafın sevinci hemen belli olmuştu: - Aylin, merhaba... Nasılsın? - Teşekkürler. Koşturup duruyorum işte. Şimdi bitirdim işimi. Çıkmak üzereydim. Onur telaşla atıldı: - Eğer birkaç dakika oyalanabilirsen hemen orada olurum. Herhalde bir çay veya kahve içebilecek zamanımız vardır sanırım. Uyar mı bilmiyorum! Aylin de zaten bir yere gidip oturmak arzusuyla telefon etmişti. - Tamam, beklerim. Giriş kapısının önündeki bankamatiklerin orada olacağım. Onur âdeta sevinçten haykırdı: - Geliyorum, hemen geliyorum... Aylin telefonunu kapattıktan sonra gözlerini kapattı ve birkaç saniye düşündü. Bir karar vermişti. Duygularını baskı altına almayacaktı. O zaman mutsuz olduğunu hissediyordu. Her şeyi gidişine bırakmaya karar verince daha rahatladığını hissetti. Hemen giyindi, ayna karşısında biraz zaman geçirdikten sonra hızlı adımlarla hastaneden çıktı. Henüz gelen giden yoktu. Para makinelerinin olduğu tarafa doğru yürüdü. Tam bu sırada bir taksi durdu önünde. Onur heyecanla indi içinden. Gülerek yaklaştı genç kıza: - Bekletmedim değil mi? Aylin şaşırmıştı: - Aaa! Bu ne hız böyle? Telefon ettiğimde neredeydiniz siz? Gerçekten yakınlarda mıydınız? Onur başını iki yana salladı: - Hayır, Alsancakta'ydım. Aylin gülümsedi: - İnanmıyorum! Nasılsınız bakalım? İzmir'de zaman nasıl geçiyor? Onur yanında yürümeye başlamıştı genç doktorun: - İzmir'de geçirdiğim en güzel saatler şu saatler Aylin. Ben... Yutkundu. Sonra hızla devam etti konuşmaya: - Ben âşık oldum Aylin... Evet, evet! İnanın bana ne oldu bilmiyorum ama size âşık oldum! > DEVAMI YARIN