Onur bir an düşündü. Ne yaptığına, ne yapacağına karar vermek zorundaydı. İçindeki bu genç hanımı tanıma isteği inanılmaz boyutlardaydı. Ama ne sıfatla yanına yaklaşabilecek, ne diyecekti, işte bunu bilmiyordu. - Ne yapıyorum ben? Bir anda karşıma çıksa ben ne diyeceğim? Diye sorguladı kendisini. Aklına bin türlü şey geliyordu. Gelişigüzel bir hasta gibi muayene olabilirdi. Bu fikir cazip göründü. Danışmaya yaklaştı: - Ben muayene olmak istiyorum. Prosedürü öğrenebilir miyim? Danışmadaki orta yaşlı bayan hemen sordu: - Sosyal güvenceniz var mı? - Hayır, paramla muayene olmak istiyorum. -Evrak bölümünde kayıt yaptırın? Kime muayene olmak istiyorsunuz? Onur yutkundu: - Doktor Aylin Ersan'a... Danışmadaki bayan kafasını kaldırıp genç adamın yüzüne baktı: - Aylin Hanım henüz asistan. O zaman polikliniğe gideceksiniz. Burada sadece hocalara muayene olabilirsiniz. Aylin Hanımın poliklinik hizmeti yarın saat sekizde başlıyor. Erken gelip aşağıdan sıra alırsınız. Onların özel bakım hizmetleri yok beyefendi. Onur başını salladı: - Anlıyorum. O zaman yarın... Durakladı, sonradan hatırlamış gibi sordu: - Şimdi kendisi nerede acaba? - Poliklinik hizmeti bitti. Servistedir şimdi. Ama bakamaz. Onur teşekkür ederek ayrıldı danışmadan. Yapacak bir şey yoktu. Hemen sağındaki iki kanatlı kapıdan geçti. Bulunduğu yerin girişinde Kardiyoloji Servisi yazıyordu. Biraz yürüdü. Servis danışmasının önünde birkaç kişi vardı. Tam o tarafa doğru yürürken arkasından gelen hemşirenin seslendiğini duydu: - Doktor Aylin Hanım! Doktor Aylin Hanım... Yüreği ağzına gelecek gibi oldu. Kenara çekilip hemşirenin geçmesini bekledi. Servisteki odalardan birinin kapısı açıldı. Uzun boylu, yeşil gözlü, son derece zarif, güzel bir kız göründü kapının önünde. Biçimli dudakları, minicik bir burnu vardı. Bakışları sıcacıktı. - Efendim hemşire hanım? Hemşire elindeki kâğıtları uzattı genç hanıma: - Doktor Aylin Hanım 24 numaralı hastanın tahlilleri geldi. Hoca size vermemi söyledi. Aylin teşekkür ederek aldı kağıtları. Onur yaklaşık beş metre ileriden takip ediyordu onu. Genç doktorun güzelliği karşısında dili tutulmuş gibiydi. Dikkatle bakınca onun simasında Nazım Beyin çizgilerini görmek hiç de zor değildi. Aylin kâğıtları incelerken yürümeye devam etti. Bir anda Onur'la göz göze geldiler. Genç adam hafifçe gülümsedi. Aylin de karşılık vererek ilerledi. Servis kapısından çıktı. Onur olduğu yerde kalmıştı. Ünlü tekstilci Ahmet Fazıl Beyin torunu Aylin'i nihayet görmüştü. Ellerinin titrediğini fark etti. Bu heyecanına bir anlam vermeye çalışıyor ama başaramıyor, adlandıramadığı bir yoğunluk yaşıyordu... > DEVAMI YARIN