Gece çok neşeli geçiyordu. Yemekten sonra sohbet ilerlemiş, Ferda Hanım ve Kadriye, Hülya'nın çocukken yaptığı yaramazlıkları anlatmaya başlamışlardı. Dinçer Bey bir köşede ara sıra alçak sesle Harun'la sohbet ediyor, hukuktan konuşuyorlardı. Tam bu sırada Harun'un çağrı cihazı ötmeye başladı. Genç adam hemen fırladı yerinden. Cihazda çıkan numarayı aceleyle aradı. Kaşları çatılmıştı. Başını salladı karşı tarafı dinledikten sonra: - Tamam hemen geliyoruz. Hakan da yanımda. En fazla on beş dakika sonra oradayız. Telefonu kapattıktan sonra merakla kendisine bakan konuklara döndü: - Bizim mesleğimizin cilveleri bunlar. İzninizle, hemen gitmemiz gerekiyor. Haydi Hakan... Kadriye'nin yüzü sararmıştı: - Allah'ım sen bu gençleri koru Ya Rabbim... Ferda atıldı: - Tamam çocuklar, siz görevinizin başına haydi marş, marş! Vedalaşarak çıktı evden iki genç. Harun arabasına binip aceleyle çalıştırdı motoru. Hakan da yanına oturmuş, emniyet kemerini bağlamıştı: - Ne olmuş müdürüm? - TEM otoyolunda bir kamyonu durdurmuşlar şüpheyle. Araştırmada kasanın altına gizlenmiş oldukça yüklü esrar bulunmuş. Ama adam direnip silah çekmiş. Yaralılar var. Hakan dudaklarını ısırdı: - Bizim çocuklar mı yaralanan? Harun üzüntülü bir şekilde başını salladı: - Sanıyorum. O kadarını anlayamadım. Silahlı çatışma çıkmış anlayacağın. Hakan başını iki yana salladı: - İşi iyice azıttı bunlar. Balyoz gibi inmenin zamanı geldi bunların başlarına. Harun gözünü yoldan ayırmıyordu. - Zamanı var Hakan... Onun da zamanı gelecek elbet. Birkaç dakika sonra olay mahalline gelmişlerdi. Savaş alanı gibiydi ortalık. Yolda kan izleri vardı. Olay yerindeki komisere doğru ilerledi Harun: - İyi geceler komiserim. Olay ne? - İyi geceler müdürüm. Üç kişiydiler. İkisini kaçırdık elimizden. Yolun kenarından atlayıp kayboldular. Nasıl oldu anlayamadık. Ama biri elimizde. Yaralandı. İki arkadaşımız da kurşunla yaralandı. Onları hastahaneye gönderdik. Yakaladığımız adamın yarası kurşun yarası değil. Kaçmak isterken düşüp ayağını kırdı. Savcıya haber verdik. Geliyormuş. Zabıt tutulduktan sonra bunu götüreceğiz. Başıyla az ileride yerde kıvranan adamı işaret etmişti. Kamyonun yanında elli santim yüksekliğinde dizilmiş esrar paketleri duruyordu. Yüzünü buruşturarak baktı Harun, sonra bacağı kırık adam döndü: - Seninle işimiz yeni başlıyor efendi! Bu çektiğin acıyı mumla arayacaksın. Tam bu sırada siyah küçük bir araba durdu olay yerinde. Harun dönüp dikkatle gelene bakıyordu... > DEVAMI YARIN