Münevver Hanımın sessiz, düşünceli hali Cemile Hanımın boğazından fırlayan boğuk hıçkırıkla bozuldu. Telaşla gözlerini kaldırıp karşısında yıkılmış, çaresiz gözlerle bakan kadına döndü. Gözyaşları yıpranmış yüzüne inci tanesi gibi dökülüyordu. İçinin acıdığını hissederek yerinden kalkıp hasta kadının felçli elini avuçlarının arasına aldı: - Çok üzüldüm kardeşim, bu kadar acıyı nasıl yüklendin? İnanılır gibi değil... Hiç mi itiraz edemedin? Kendini topladıktan sonra hiç mi bir girişimde bulunamadın? Başını güçlükle iki yana salladı Cemile Hanım: - Yapamadım hiçbir şey... Elim ayağım tutmuyor ki... Yaşamamı, nefes alıp vermemi o sağlıyor. Yaptığım her şey onun kontrolünün altında. Onun yolladığı doktorlara gidiyorum, onun tuttuğu bakıcılarla yaşıyorum. Öylesine kıstırılmış bir durumdayım ki... Evladımla aynı havayı soluduğumu biliyor ama onu tanımıyorum. Ona ulaşamıyorum. Öyle çaresizim ki... Aldığım her nefes bile kontrolü altında... Münevver Hanım hayretler içindeydi: - İnsanın inanası gelmiyor. Bu kadar gaddar bir kalp olabilir mi? Peki ya evladının babası? O hiç aramadı mı? Hiç arayıp sormadı mı? Cemile Hanım içini çekti: - Kazadan sonra en son hastaneye gelip kızımı göremeyeceğimi söylediği gün gördüm son defa. Bir daha görmedim. Nerededir, ne yapar, nasıl yaşar bilmiyorum. Münevver Hanım yeniden koltuğuna oturdu: - Acı, çok acı... Zavallı Cemile... Cemile Hanım sarsılmıştı. Yıllardır içinde sakladığı ıstıraplarını ilk defa paylaşıyordu bir başkasıyla. Başından geçenleri anlatmak, her şeyi yeniden yaşamasına sebep olmuştu. Dudakları titremeye başlamıştı. Münevver Hanım ayağa kalktı: - Seni biraz yatırayım ben Cemile... Biraz dinlen, yıprandın. Sarsıldın. Biraz uyuyabilsen ne kadar iyi olur... Cemile Hanım başını eğdi omzuna doğru, güçlükle fısıldadı: - İlacım var, komodinin üzerinde beyaz bir kutuda ilacım var. Bir tane alsam, biraz sakinleşirim. Hemen hareketlendi Münevver Hanım. İlaçla birlikte bir bardak su getirdi. Yavaş yavaş içirdi zavallı kadına. Sonra tekerlekli sandalyesini yatağa doğru götürüp kucakladı kadını, yatağına yatırdı: - Sen biraz kapa gözlerini. Bak bütün gece de uyumamışsın. Biraz uyumaya çalış. Ben yanındayım merak etme. Oturacağım seninle. Dantelimi örerim. Beklerim seni kardeşim. Minnetle baktı Cemile Hanım. Külçe gibi vücudunu yatağın içine bıraktı. Küçücük bir çocuk kadar acizdi bu haliyle. Saçlarını okşadı Münevver Hanım onun. Bembeyazdı saçları. Yüzünde yaşının iki katı kadar bir çökkünlük ve kırışıklık vardı. Bir insanın bu yaşta bu kadar yıpranmış olmasına akıl, sır ermiyordu. - Haydi güzel kardeşim, düşünme artık. Keşke elimden bir şey gelse... Cemile Hanım bitkin bir halde başını iki yana salladı: - Hiçbir şey yapamaz kimseler, hiçbir şey... diye mırıldandı. Sonra yavaşça kapattı gözlerini. Göz kapaklarının altından billur gibi bir damla süzüldü yanağından aşağıya usulca... > DEVAMI YARIN