Avukat yutkundu. İki elini yana açarak dudaklarını büzdü: - İnanın ben de bilmiyorum nereye gittiklerini. Ben Enver beyin sadece avukatıyım. Bana verdiği emirleri yerine getiririm. Bana kendi planlarından bahsetmez hiç. Fabrikayı satmamı istedi, ben de sattım. Ama sormadım nedenini, niçinini... Ben sadece işlemleri yaptım. Epeydir de görmedim kendilerini. Orhan bitkindi. Ağlamaklı bir sesle: - Oğlum... diyebildi.. Onu görmeyecek miyim bir daha? Aman Allah'ım, olacak şey değil. Mahkeme kararı var, ben oğlumu görmekte serbestim. Nasıl yaparlar, bu koca ülkede ben nerede, nasıl bulacağım onları? Onun bu göz yaşartan çırpınışına üzülmemek mümkün değildi. Tahsin bey teselli etmeye çalıştı onun üzüntüsünü. Ama hiçbir şey söyleyemezdi. - Durun bakalım Orhan bey, belki bir seyahate çıktılar, elbet dönerler. Elbet oğlunuza kavuşursunuz. Keşke size yardım edebilseydim. Ama inanın bilmiyorum. Orhan gözlerini kısarak baktı avukata. Buraya ümitsizce koşup gelmişti. Şaşkındı. Neyi nasıl yapacağını bilemiyor, sadece oğlunun o masum yüzü gözlerinin önünden gitmiyordu. Şimdiden korkunç bir özlem başlamıştı yüreğini yakan. Gözlerinden akan yaşlara engel olamadı. Tahsin bey koskoca adamın karşısında böyle çaresiz ağlamasını içi burkularak seyretti. - Bir bardak su için, kendinize gelin. - Ben bittim artık, hayattaki tek varlığımı elimden aldılar. Beni hayata bağlayan tek varlığı. Benim bütün amacım oğlumdu. Nereye götürdüler onu? Neden? Bu kadar mı kin olur? Tahsin beyin kristal bir sürahiden doldurduğu sudan iki yudum içti. Genç adamın omuzları çökmüş, sanki on yaş ihtiyarlamış gibiydi. Avukat onun halini korkuyla seyrediyordu... Orhan biraz sakinleştikten sonra ayağa kalktı: - Ne olur, bir haber alırsanız bana bildirin, yalvarırım size. - Merak etmeyin Orhan bey, söz veriyorum. Siz kendinizi toparlayın lütfen... Dışarı çıktığı zaman yüreğindeki burukluk içini acıtıyordu artık. Bir ümitle Enver beyin fabrikasına koştu. Belki satın alan insalar onun nereye gittiği konusunda bir fikir sahibi olabilirlerdi. Fabrikadan içeri girdiği zaman ayaklarının artık kendini taşımadığını farketti. Son bir gayretle çıktı merdivenleri. Fabrikanın yeni sahipleri toplantıdaydılar. Uzun boylu, kır saçlı bir adamdı. Dikkatle dinledi Orhan'ı. Sonra yüzünü buruşturdu, üzgün bir sesle cevap verdi: - Beyefendi, biz Enver beyle sadece satış sırasında görüştük. Ben bütün işleri avukatı aracılığıyla hallettim. Bu konuda en ufak bir bilgim yok. Olsa hemen söylerdim. Hiç hoş bir durum değil, belli. Ama size yardımcı olamayacağım, üzgünüm. Bu son ümidiydi genç adamın. Fabrikadan çıktıktan sonra ağır adımlarla yürüdü. Artık hayat hiçbir şey değildi onun için. Gayesi yoktu, beklentisi yoktu, anlamı yoktu... DEVAMI YARIN