Özlem hastaneden içeri girer girmez hemen stajyerlerin odasına gidip önlüğünü giydi. Sabah iki saat dersi vardı. Ondan sonra klinik görevi başlayacaktı. Öğleden sonra da üç saat derse girecekti. Hızlı adımlarla koridorda yürüyüp servisleri geçti. Dershanelerin önüne geldi. Saatine baktı, sekize geliyordu. Kendisini yorgun hissediyordu. Akşam Selim'le yaptığı telefon konuşmasından sonra bayağı canı sıkılmıştı. Onu çok merak ettiğini sözlüsünün ailesine belirtmesine rağmen Selim eve gelir gelmez onu aramamıştı. Adile Hanım mutlaka genç kızın aradığını söylemişti genç adama. Özlem dudaklarını ısırdı. Bu lakaytlığın sebebini anlayamıyor, ama bayağı sinirleniyordu. Bugün sitemlerini açıkça nakledecekti sözlüsüne. Sınıf arkadaşlarından birisinin yanına yaklaştığını fark etmemişti bile. Onun sesiyle irkilip daldığı düşüncelerden sıyrıldı: - Hey Özlem, uyan, sana sesleniyorum sabahtan beri! - Ah affedersin, inan ki duymadım. Hayretle baktı arkadaşı: - Neden? Gözlerinin altı kararmış, uyumadın mı gece? Genç kız başını iki yana salladı: - Hiç uyuyamadım, uykum kaçtı, şimdi de sersem gibiyim. - Belli oluyor halinden. Gel kantine gidip bir kahve içelim, kendine gelirsin. Özlem saatine baktı. Daha derse girmesine yirmi dakika vardı. Gülümsedi: - İyi fikir! Haydi gel, koyu bir kahve beni kendime getirir. Birlikte kantine doğru yürüdüler. Hastane şimdiden ana baba günü olmuştu. Polikliniklerin olduğu yerden geçip kantine girdiler. Uğultu, sıcak ve ağır bir koku insanı bunaltıyordu. Hemen kahvelerini alıp dışarı çıktılar. Kapının girişinde, dışarıda ayakta durup plastik fincandaki koyu kahveyi yudumlamaya başladılar. Arkadaşı sordu: - Selim ne yapıyor? Omuzlarını kaldırdı Özlem: - İyidir herhalde. Dün görmedim. Gelemedi beni almaya... Arkadaşı gözlerini açtı: - Aaa, hiç aksatmazdı, ne olmuş? Umursamaz bir tavır takınmaya çalıştı Özlem: - İşi çıkmış herhalde. Akşam evden konuştuk. Bazen böyle oluyor, otobüsü kaçırdı mı bana yetişemiyor. Trafik de malum... Kahvesinden bir yudum daha alırken bir elin gırtlağını sıktığını hissediyordu. Nedense küçücük bir olay sinir sistemini bozmuş, son derece tedirgin etmişti genç kızı. Huzursuzdu. Onu asıl sinirlendiren şey Selim'in gelir gelmez kendisine haber vermemesiydi... DEVAMI YARIN