Tamer sahil boyunca ilerliyordu. Gözlerinin önünde televizyondaki görüntüler, kulaklarında spikerin telaffuz ettiği Şevval Yazıcıoğlu ismi vardı. Dudaklarını ısırıyor, şaşkın bir şekilde bilinçsizce yürüyordu. Garip bir çekingenlik içindeydi. Demek ki Şevval bu denli yükselmişti... Neler yaşadığını merak ediyordu. Ne olmuş da böyle bir mertebeye yükselebilmişti karısı? Saatlerce yürüdü sahilde. Onunla karşılaşabilir miydi? Ya evladı? Kızı mı oğlu mu olduğunu bilmediği yavrusu... O da burada mıydı? Aynı şehirde, aynı gökyüzünün altında aynı havayı mı teneffüs ediyorlardı? Kendisinden haberi var mıydı yavrusunun? Babalık duygusu bütün benliğini sarmış gibiydi. Uzun zamandır yaşadıklarının ve yaptıklarının vicdan azabıyla kahrolduğunu ilk defa itiraf etti kendine düşüncelerinde... - Ben yaşamayı bile hak etmeyen, işe yaramaz, asalak bir adamım... Perihan Hanım, Haydar Bey eve gelince tiz bir sesle haykırdı: - Bir kere de şu oğlunla ilgilen. Çocuğun bir derdi var. Akşama kadar hiçbir şey konuşmadan oturuyor. Oflayıp duruyor. Hastalanacak diye korkuyorum. Haydar bey şaşırmıştı içeri girer girmez karşılaştığı bu tavırdan. Ne olduğunu anlamaya çalıştı: - Ne oluyor yahu? Ne oldu? - Ne olacak, televizyon seyrediyordu. Birden bembeyaz oldu çocuğun yüzü, sanki hortlak görmüş gibiydi. Fırladı gitti. Hiçbir şey söylemedi. Haydar Bey olayı anlamıştı. Çünkü aynı haberleri ofisinde o da izlemişti. Tamer'in Şevval'i gördüğünden emindi. Sakin bir şekilde cevap verdi karısına: - Geçecektir merak etme... Görmeye hazır olmadığı bir şey görmüştür. Perihan Hanım kuşkuyla baktı kocasına: - Sen ağzında bir şeyler geveliyorsun, neler oluyor bana da söyle! Haydar bey koltuklardan birine oturdu: - Şevval burada... Perihan Hanım önce anlamadı. Uzun yıllar öncesinden nefretle kabullenemediği gelininin ismi ilk defa telaffuz ediliyordu evinin içinde. - Şevval mi? Nereden çıkmış? Kurtulamadık mı ondan hâlâ? Haydar Bey gülümsedi: - Şevval (......) Şirketinin Doğu Avrupa Sorumlusu olarak Türkiye'de. Amerika'da yaşıyormuş. Orada okumuş, yüksek tahsilini tamamlamış, şimdi dünyanın en büyük şirketlerinden birinin sorumlularından. Haberlerde onunla ilgili bir haber vardı. Onu duymuştur Tamer. Perihan Hanımın dili tutulmuş gibiydi. Kocasının söylediklerine inanmak istemiyor, allak bullak olan beynini kendi isteği doğrultusunda sakinleştirmeye çalışıyordu...