Murat yarım saat kadar kaldı Pelin'in yanında. Hastalık hakkında bilgi verdi, neler yapılması gerektiğini anlattı. İlaçları tarif etti. Genç kızın şiddetli ısrarlarına dayanamayıp bir tas çorba içti. Pelin bir tepsinin içinde dışarıdaki emir erine de çorba götürdü. Ahraz Ana ise geldiğinden beri köşesine çekilmişti. Yorulmuştu kadıncağız. Murat elindeki bez çantayı da uzattı Pelin'e: - Burada da anamın kağıtları var. Eğildi genç kızın kulağına: - Biliyor musun Ahraz Ana kırk dokuz yaşındaymış. Ben çok daha fazla sanıyordum. Pelin hayretle dönüp kadına baktı. Gerçekten de en az altmış beş görünüyordu. Kapıya çıkmışlardı. Hırkasına sarındı Pelin: - Konuştu Murat. Onun sesini ilk defa duydum. Bu senin sayende oldu. Hâlâ şaşkınlığımı atabilmiş değilim üzerimden. Bu kadın seni çok seviyor Murat, inan bana çok seviyor. Murat gülümsedi: - Sadece o mu seviyor? Pelin şaşkınlıktan ne diyeceğini şaşırdı. Utanmıştı: - Ben... Şey... Çok soğuk oldu. Gireyim içeriye. Çok teşekkürler... Gülbahar o gece hiç uyumadı. Öksürüğü artmıştı. Dışarıdaki soğuk havanın etkisiydi bu. Murat bunun olabileceğini söylemişti. Çorbasını içtikten sonra Pelin büyük bir dikkatle ilaçlarını içirmişti yaşlı kadına. Minnetle bakmıştı o da genç kızın yüzüne. Bir ara buruşuk, yıpranmış elleriyle onun incecik, narin elini yakaladı. Usulca götürüp yüzüne sürdü. Pelin sarıldı onun boynuna: - Anacığım, canım anacığım, ne olur dikkat edelim artık, hasta olma sakın. Bak yarından sonra ben buradan gidersem kim bakar sana? İşte o zaman bir inilti koptu zavallı kadının dudaklarından. Acıyla buruşturdu yüzünü. O anda ağzını açsa isyanını haykıracaktı. Sevdiği her şey elinden uçup gitmişti bugüne kadar. O nedenle kapatmıştı kendisini böylesine. Onu yeniden hareketlendiren Pelin olmuştu. Onun sayesinde hasretinden yıpranıp kavrulduğu oğlunu görmüştü. Kendi kendisine yaşıyordu bu vuslatı ama olsundu. Görmüştü ya. Ona dokunabiliyordu ya. O genç adam bilmeden de olsa "anacığım" diyordu ya. Bütün bu tadını bilmediği mutluluklara alışıvermişti her insan gibi. Bunları yitirmenin acısına katlanamazdı bundan sonra. Usulca yutkundu ve güçlükle kıpırdayan dudaklarından döküldü kelimeler: - Sen de gitme kızım, gitme! Pelin çığlığını güçlükle tuttu. Sarıldı kadının boynuna. Başını göğsüne yasladı: - Gitmem anacığım gidersem seni de götürürüm. Bırakmam bundan sonra!..