Şeref kaşlarını çattı, hafifçe kımıldandı oturduğu yerde. İçgüdüleri hoş şeyler duymayacağını söylüyordu. - Ama çok farklı insanlarız usta. Bizlerin muhiti ile sizlerin muhiti çok farklı. Sonra başka şeyler de var. Şeref bu sözleri içine sindirerek dikkatle dinliyordu. Bir yandan da bu adamın kendisine hiç yabancı gelmeyen yüzünü çıkartmaya çalışıyordu. Burhan devam etti: - Bazı pürüzler var. Eminim sen de bunları duyacak olursan benim kadar tedirgin olursun. Şeref bir an irkildi. Gözlerini iyice kısarak baktı karşısındaki adama. Sonra fırlayarak ayağa kalktı. - Lafını böldüm beyim, az müsaade et bana. Cevap beklemeden hızla lokantaya girdi. Kasanın bulunduğu masanın çekmecesini açtı. En dip taraflarda bulunan buruşmuş, eski bir dosya çıkarttı. Dudaklarını ısırarak açtı dosyayı. Gazeteden kesilmiş bir resim duruyordu. Sararmıştı. Dikkatle baktı ve ardından adeta inledi "Aman Yarabbim!"... Burhan Şeref'in tekrar geldiğini görünce gülümsedi. Şeref bembeyazdı. Bakışları sertleşmiş, gözleri küçülmüştü adeta. - Kusura bakma. Bir şeye bakmam lazımdı. Ne diyordun? Burhan çayından bir yudum alıp devam etti: - Biliyorum, çocuklar birlikte olmak istiyorlar ama olmaz bu iş usta. Sakıncaları var. Ben bir baba olarak buna izin veremem. Şeref arkasına yaslandı. Dikkatle süzüyordu Burhan Beyi. Adam bu bakışlardan tedirgin olmuştu. - Bir şey demeyecek misin usta? - Sinan senin oğlun mu? Şaşırmıştı Burhan Bey: - Tabii benim oğlum. Ben babasıyım. - Ya annesi? Annesi kim, karın mı? Burhan Bey kekeledi: - Tabii.. Ka.. karım tabii... Şeref kendinden emin bir tavırla sert bakışlarını adamın yüzünden ayırmadan devam etti: - Sinan kızıma sizin öz ailesi olmadığınızı söylemiş, kazada kaybetmiş ailesini, siz büyütmüşsünüz... Burhan Bey sinirlenmişti: - Öyle veya böyle, sonuçta anne ve babalık yaptık ona eşimle. Şeref yutkundu: - Eşin kendi kızına yapmadığı anneliği ona yaptı ha? O an anladı Burhan Bey Şeref'in kim olduğunu bildiğini. Biraz tedirgin, biraz şaşkın ve biraz da mahcup bir şekilde baktı adamın yüzüne: - Şeref.... Yaşananlar yaşandı. Uzun zaman geçti aradan. Ben ve karım çok mutlu olduk. Ama bu arkadaşlık bu mutluluğu gölgeleyebilir. Çünkü Sena yıllardır Yasemin'i düşürmedi dilinden. Şeref irkildi. Yıllardır ilk defa karısının ismini duyuyordu. Acı bir şekilde güldü: - Kendi mutluluğun bozulmasın diye buralara geldin değil mi? Yoksa çocukları falan düşündüğün yok senin. Hele Sinan'ı hiç düşünmüyorsun. Peki Sinan biliyor mu bu gerçeği? Başını iki yana salladı adam: - Hayır, bilmiyor. Sena da bilmiyor. Kimseye söylemedim. Seninle konuşmaya geldim. > DEVAMI YARIN