İsmet Bey gürültülü bir kahkaha atarak şöminenin yanındaki koltukta oturan Ahmet Fazıl Beye yaklaştı: - Sevgili peder bey, epeydir sizi de arayıp soramadım. Sağlığınız nasıl? İyi gördüm sizi! Aklım sizde ama... Fazıl Bey müstehzi bir tavırla gülümsedi: - Arayıp sormazsın İsmet, normaldir. Benimle işin yok artık, İşin Nazım'la. Aklın da bende falan değil.. Geçen gün fabrikadaydın, ama yanıma uğramaya bile tenezzül etmedin. Yaşlı adamın fütursuzca serzenişi karşısında allak bullak oldu İsmet Bey. Yuvarlak yüzü kızarmıştı. Kekeledi: - Ben, şey, acele yetişmem gereken bir toplantı vardı, o nedenle... Elini kaldırdı Fazıl Bey: - Tamam, tamam, hemen savunma yapmaya kalkma... Şaka yaptım... Bu konuşmaya kulak kabartmış olan Belkıs dişlerinin arasından söylendi hafifçe: - Patavatsız... Kaba adam! Onur'un, kızı Leyla için ideal bir eş olacağını düşündüğü için İsmet Karoğlu ve eşine ayrı bir alaka gösteriyordu Belkıs. Kayınpederinin bu sert çıkışının misafirlerini rencide ettiğini düşünerek atıldı: - İsmet Bey bir kahve daha alır mısınız? - Teşekkür ederim hanımefendi. Yeterince içiyoruz gün boyu kahvemizi. Bizler sizin güzel sohbetiniz için buradayız. Kahve bahane! Ahmet Fazıl Beyin dudaklarına alaycı bir tebessüm yerleşti. Göz ucuyla Onur'a baktı. Genç adam da hafifçe gülüyordu. Bu karşılıklı tebessüm sonucu birkaç adım yaklaştı yaşlı adama: - Fazıl Amca sizin dobralığınıza hayranım... Ahmet Fazıl Bey gülümsedi: - Anlayana yavrum. Bak şimdi karşılıklı iltifatlara. Bu riyakârlıktan nefret ediyorum. Hepsinin amacı belli. Bu kafasız kızı sana eş olarak verme arzusuyla yanıp yakılıyor benim oğlumun karısı. Annen baban da balıklama atlıyor bu fikre... Onur yutkundu: - Bunu ben de fark ettim Fazıl Amca. Ben istemeden hiçbir şey olmaz. Yaşlı adam dudak bükerek mırıldandı: - Allah'tan akıllı çocuksun. Onur ciddileşmişti. Kulağına doğru eğildi Fazıl beyin: - Müfit Beyle konuştum. Çok yaşlanmış, hiçbir şey hatırlamıyor. Daha doğrusu söylemek istemiyor. Kaşları çatıldı yaşlı adamın: - İnattır o... O zaman bana çok kızmıştı, biliyorum bunu. Bana olan öfkesinden söylemiyordur. Bu sırada yanlarına Nazım'ın yaklaştığını görünce ikisi de sustular. Nazım gülümsedi Onur'a: - Nasılsın avukat Bey? Bir sıkıntın yok değil mi? - Hayır efendim. Her şey çok güzel... Nazım başını salladı. Sonra küskün bir şekilde babasına baktı. Fazıl Bey hiç oralı değildi... > DEVAMI YARIN