"Sa­na ha­ya­tın­da ­mut­lu­luk di­li­yo­rum"

A -
A +

Ha­va li­ma­nı ka­la­ba­lık­tı. Ha­zal Dü­ri­ye'nin ve de­de­si­nin ya­nın­da kah­ka­ha­lar atı­yor­du. Şev­val ise onun ba­vul­la­rı­na ba­kı­yor, bir şe­yin ek­sik olup ol­ma­dı­ğı­nı kon­trol edi­yor­du. Ta­mer ise uçak bi­le­ti­ni okey­let­mek için sı­ra­day­dı. Az son­ra ba­vul­la­rı tes­lim et­ti­ler ba­ga­ja. Hay­dar Bey to­ru­nu­nun sır­tı­nı sı­vaz­la­dı: - Se­ni kar­şı­la­ya­cak­lar ha­va­li­ma­nın­da. Ka­la­ca­ğın ye­re gö­tü­re­cek­ler. Yar­dım­cı ola­cak sa­na Mös­yö Pi­er­re. Be­nim iyi di­lek­le­ri­mi söy­le ken­di­si­ne. Bir şe­ye ih­ti­ya­cın olur­sa be­ni ara mut­la­ka. Ban­ka he­sa­bı­na her ay dü­zen­li pa­ra­nı gön­de­re­ce­ğim. Şev­val dur­gun­du. Kı­zı­nın yü­zü­ne bak­tı: - Ne ka­dar şans­lı bir ço­cuk­sun bi­li­yor­sun de­ğil mi? De­de­nin yap­tık­la­rı­nın kar­şı­lı­ğı­nı as­la öde­ye­mez­sin. Ben de öy­le... Hay­dar Bey göz­le­ri do­lu bir şe­kil­de ya­na­ğı­nı ok­şa­dı ge­li­ni­nin: - De­me böy­le kı­zım, sen be­nim öz kı­zım gi­bi­sin. Uça­ğın kal­kı­şı anons edi­lin­ce ve­da­laş­ma fas­lı baş­la­dı. Dü­ri­ye ağ­lı­yor­du. Hay­dar Bey na­si­hat üze­ri­ne na­si­hat yağ­dı­rı­yor­du. Ta­mer ise bir kö­şe­de sı­ra­nın ken­di­si­ne gel­me­si­ni bek­ler­ken sev­giy­le ba­kı­yor­du kı­zı­na. So­nun­da her­kes do­ya­sı­ya ku­cak­la­dı Ha­zal'ı. Genç kız ne­şe için­de el sal­la­ya­rak ko­ri­dor­dan kay­bol­du. Hay­dar Bey ve Dü­ri­ye üz­gün bir şe­kil­de Şev­val'le ve­da­la­şıp uzak­laş­tı­lar. Genç ka­dın ve Ta­mer yal­nız kal­mış­lar­dı. Şev­val ba­şı­nı kal­dır­dı ve ko­ca­sı­nın göz­le­ri­nin içi­ne bak­tı: - Bu iş de bit­ti. Uma­rım her şey gü­zel olur, yav­ru­mun is­te­di­ği gi­bi olur. Dur­du, bu söz­ler­den son­ra sa­mi­mi bir ifa­de ile de­vam et­ti: - Onun se­nin­le il­gi­li ha­yal­le­ri­ni yık­ma­dı­ğın için te­şek­kür ede­rim Ta­mer. Ben ona ola­nı bi­te­ni yo­rum­suz bir şe­kil­de an­lat­tı­ğım za­man "ya­şa­nan­lar si­zin iki­ni­zin ara­sın­da, ne olur­sa ol­sun o be­nim ba­bam ve bir ba­ba­mın ol­du­ğu­nu bil­mek he­ye­can ve­ri­ci" di­ye­rek kar­şı­la­mış­tı ola­yı. Ta­mer sus­kun­du. Yal­va­rır­ca­sı­na bak­tı Şev­val'in yü­zü­ne: - Bir şey­ler içer mi­sin şu­ra­da, bir bar­dak kah­ve? Genç ka­dın ko­nuş­ma­dan kah­ve­evi­ne doğ­ru yü­rü­dü. Ta­mer bü­tün ce­sa­re­ti­ni top­la­yıp sor­du: - Dü­şün­dün mü Şev­val? Genç ka­dın gü­lüm­se­di: - Dü­şün­düm Ta­mer. Ama dü­şün­dü­ğüm şey so­ru­nun ce­va­bı de­ğil­di. Ne­den bu ka­dar dü­şün­mek ih­ti­ya­cı his­set­ti­ği­mi dü­şün­düm sa­de­ce. Ka­ra­rı­mı bu so­ru­nun ce­va­bı­nı bu­lun­ca ver­dim. Sa­de­ce in­san­lık. Sa­na ha­ya­tın­da mut­lu­luk di­li­yo­rum; ama bu ha­yat­ta ben yo­kum. Gü­lüm­se­di ve ağır ağır uzak­laş­tı. Ta­mer omuz­la­rı düş­müş, o göz­den kay­bo­la­na ka­dar ar­dın­dan bak­tı. Piş­man­lık­lar ba­zı şey­le­ri ge­ri ge­tir­mi­yor­du... -SON-

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.