Safiye tam yirmi yıldır Memduh beyin yanındaki görevine devam ediyordu. İki ay önce emekliliği gelmiş ve işlemlerinin yapılması için müracaat etmişti. Kazandığı üç beş kuruşla kendine iyi kötü bir düzen kurmuş, küçücük yaşında karşı karşıya kaldığı hayat mücadelesinden dik çıkabilmek için çabalamıştı. Bütün arzusu, varını yoğunu verdiği, mutluluğunu odakladığı biricik yavrusu Hakan'ın iyi bir insan olarak yetişebilmesiydi. Ama Hakan yaşadıkları şartları, içinde bulundukları kısıtlı ortamı irdeleyemiyor, Safiye'nin hiç beğenmediği arkadaşlıklarıyla sorumsuz bir anlayış içinde durmadan ve sadece tüketiyordu. Çok zor şartlar altında bugünlere gelebilmişlerdi. Karşısına çıkan iyi insanların desteğiyle ayakta kalabilmiş, hiç yorulmadan, bıkıp usanmadan didinmiş, evladının ve kendisinin ayakta kalabilmesi için mücadele etmişti. Otuz beş yaşındaydı ama ruhu sanki iki katı kadar yaşlanmıştı. Hâlâ güzeldi ama saçlarına düşen aklar onu olduğundan daha olgun ve yorgun gösteriyordu. Çok şeyler yaşamıştı bu hayat mücadelesinde. Kendisini rahatsız edenlerden, kandırmaya çalışanlardan tutun da kazancına bile göz koyanlar olmuştu. Ama hiçbirisine taviz vermeden emeğiyle ve sağlam karakteriyle, sorumluluklarının bilinciyle bu günlere kadar gelebilmişti. On sene kadar önce İstanbul'a ilk geldiği zaman yerleştiği gecekondudan çıkmış, nispeten daha iyi bir başka yere taşınmıştı. Memduh beyin yanında sadece hizmet işlerine değil büro işlerine de yardımcı olmayı öğrenmiş, adliye ile ilgili ayak işlerini de üstlenmişti. Memduh bey ise artık yaşlandığını söylüyor, bürosunu kapatıp, o güne kadar elde ettiği birikimiyle evinde, sakin bir hayat sürmeyi planlıyordu. Safiye'nin emeklilik işine hız vermesini desteklemesinin bir sebebi de buydu. Ofisi kapattıktan sonra onun işsiz kalacağını düşünerek hiç olmazsa sabit bir geliri olması açısından bir an önce emekli olmasını istiyordu. Hakan için de çok yardımcı olmuştu Memduh bey. Onun okuluyla ilgilenmiş, birçok okul masrafını üstlenmişti. Memduh beyin karısı da çok sevmişti Safiye'yi. İlk zamanlarda vakit buldukça ev işlerinde de yardımcı olmasını istemiş, bu teklif ona bir ek gelir sağlamıştı... Bütün bu geçen yıllar zarfında bir aylıkken ayrıldığı kızını hiç görmemişti Safiye. Hülya hanım verdiği sözü tutmuş, İpek'e gerçekleri hiç anlatmamıştı. Memduh beyden beş sene kadar önce Hülya hanımların artık temelli Amerika'da yaşamaya karar verdiklerini öğrenmiş, yüreğine taş basarak boynunu bükmüştü. Ama geçen yirmi yıl zarfında yirmi saniye bile aklından çıkmamıştı küçük kızı. Özellikle gece yatağına girdiği zaman onun aklından hiç gitmeyen masum bebek yüzü gözlerinin önüne geliyor, yavrusunun kokusu burnunu sızlatıyordu. Durmadan dua ediyordu evladı için. Onun mutluluğuna, hayatının huzuruna aralıksız dua ediyordu... Hakan masaya oturup çatalını salatanın orta yerine daldırdı: - Evladım, şunu kendi tarafından alsana. Ayıptır, yarından sonra evleneceksin, insan içine gireceksin, öğren bunları. Her zaman nazik bir erkek ol. Saygılı ol. Hakan dudaklarını büzdü: - Anne yahu, ahkâm kesme akşam akşam. Ben buyum, beğenmeyen almaz. DEVAMI YARIN