Şakakları periyodik hareketlerle atıyordu!

A -
A +

Kerim Bey, piposundan yükselen dumanları takip etti gözleriyle. Salonda oturuyordu. Elindeki kitabı okumaya çalışıyor ama yaklaşık bir saattir aynı sayfada oyalanıp duruyordu. Kafasındaki düşünceler okumasına izin vermiyordu. Asuman Hanım bir saat önce yatmıştı. Vakit gece yarısını geçmişti. Kerim Bey üzerinde ropdöşambrı, boynunda ipek fuları ile her zamanki gibi düzgün, ciddi bir görünümdeydi. Yavaşça yerinden kalkıp bahçeye bakan camekana doğru yürüdü. Bahçe ışıklandırılmıştı. Kapının ardından sahil yolundan gelip geçen arabaların ışıkları görünüyordu. Gözlerini kısmıştı. Şakakları periyodik hareketlerle atıyordu. Bir nefes daha çekti piposundan. Sonra ağır adımlarla çalışma odasına geçti. Dört duvarı kütüphane kaplı bu odada kahverengi tonlar hakimdi. Yerdeki bej renkli uzun tüylü halı ve yerlere kadar uzanan krem rengi perdeler biraz aydınlatıyordu odanın havasını. Yine kahverengiye yakın kırmızılıktaki bakır abajur cılız bir ışık veriyordu. Kerim bey bu odada çalışırken Fransa'dan aldığı masa lambasını kullandığı için fazla ışığa gerek duymamıştı. Çalışma masasının en alt çekmecesinin kilidini cebindeki anahtarla açtı. İçinden kalın bir albüm çıkartıp masaya yerleşti. Lambayı yaktı. Gözlüklerini takarak ilk sayfayı çevirdi. Babasının ve annesinin resimlerine dudaklarında hafif bir tebessümle baktı. Ondan sonraki sayfada ise üç çocuğun yan yana resimleri vardı. Biri kız ikisi oğlan. Dikkatle inceledi resimleri. Asuman Hanım hiç değişmemişti. Çocukluk siması aynen duruyordu. En büyükleri olan kendisi çocukken de çatık kaşlıydı. Bir erkek çocuk daha vardı resimde. Gülümsüyordu. Açık kumral teni, yeşil gözleri ile tıpkı Zeynep'e benziyordu. Albümü kapattı Kerim Bey. Arkasına yaslandı. Selim'i düşünmeye başladı. En küçükleri olan erkek kardeşi Selim'i... Kim bilir neredeydi?.. Yaklaşık yirmi senedir hiçbir haber yoktu. Hiç görüşmemişler, konuşmamışlardı. Yirmi sene önce çekip gitmişti genç adam. O zaman henüz yirmi yedi yaşındaydı daha. Kerim Beyin hayatı boyunca unutmadığı ve kalan ömründe de unutacağını zannetmediği o talihsiz gecenin sabahında Selim yoktu. Ne bir haber, ne bir iz bırakmadan çekip gitmişti. Asuman Hanım günlerce ağlamış, duyduğu vicdan azabından kahrolmuştu. Anne ve babalarını kaybettikten sonra üç kardeş kalmışlardı. Anneleri ölürken üçünü de birbirlerine emanet etmişti. Bu nedenle Asuman Hanım emanete sahip çıkamadığının azabıyla kahrolmuştu. Kerim Bey gözlerini kapatarak koltuğuna yaslandı. Zaman zaman beyni uyuşuyor, kendini iyi hissetmiyordu. Duygularını yaşamayı yasaklamış gibiydi kendi kendine. Ne sevincini belli edebiliyor, ne üzüntüsüne yanabiliyor, ne sevdiğini söyleyebiliyor, ne de nefretini kusabiliyordu. Sert olmanın, az konuşmanın ardında sakladığı gerçeklerin kendisi de farkındaydı ve zayıflıklarından nefret ediyordu. Halbuki içindeki korkuları dışarıya vurabilse, yardım istese, konuşabilse belki bu sertliği kendiliğinden yok olacak, sevdikleri ile samimi bir ilişki kurabilecekti. Ama bir şey kendisini engelliyor ve duygularını bastırıyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.