Ahmet Fazıl Bey duygularını saklamaya çalışarak sert bakışlarının arkasına gizlenmiş, hiç kımıldamadan dinliyordu Onur'u. Genç avukat devam etti: - Torununuzu alan insanlar daha sonra İstanbul'dan ayrılıp İzmir'e yerleşmişler. Bir daha da görüşmemiş ve haklarında hiçbir haber almamış Müfit Bey. Şimdi, elimizde isim olduğu için bulabilmemiz son derece kolay olur. Yani istediğiniz anda torununuza ulaşabiliriz. Ahmet Fazıl Bey gözlerini kısarak baktı Onur'a. Onun neler düşündüğünü anlamak mümkün değildi. Onur kuruyan dudaklarını diliyle ıslattıktan sonra devam etti: - Yalnız, bir tek şey sormak istiyorum Fazıl Amca. Bu kararınız kesin mi? Bir hayat, öyle veya böyle... Kurulmuş bir düzen, alışılmış bir hayat, bunu allak bullak edeceksiniz. O zamanki bebek, şimdinin genç bir kızı, neler hissedecek, neler yaşayacak? Sizi suçlayacak belki, belki hiç affetmeyecek, o zaman bütün bunlara katlanabilecek misiniz? Ahmet Fazıl Bey bir süre düşündü, sonra çaresiz bir ses tonuyla başını salladı: - Belki haklısın Onur, ama sadece istediğim hayat şartlarını öğrenmek, bugüne kadar yapamadıklarımı bir şekilde yapabilmek. Bir de... Bir de kendi kanımı, kendi canımdan olan birisini görmek... Onur yaşlı adamın ne kadar yalnız olduğunu düşündü. Hafta sonunda yemeğe gittikleri zaman köşkte nasıl bir yabancı gibi durduğuna bire bir şahit olmuştu. Belki evin içindeki otoritesi hâlâ devam ediyordu ama öyle garip bir hava vardı ki, sanki herkes birbirine rol yapıyormuş gibi, herkes Ahmet Fazıl Beyin rahatsızlık verdiğini düşünüyormuş gibi bir ortam yaşanıyordu. Tabii olarak yaşlı adam kendini uzak ve yalnız hissediyordu. Öte yanda yirmi beş senelik bir hayatı allak bullak etmek ne derece doğruydu, bu da üzerinde durulması gereken, düşünülmesi şart olan bir konuydu. Onur bütün bu düşüncelerden yaşlı adamın sesiyle kurtuldu. Fazıl Bey elini omzuna atmıştı genç adamın: - Onu görmek istiyorum Onur. Uzaktan bile olsa razıyım. Ne şartlarda, nasıl bir hayatı var, evli mi, bekâr mı, okumuş mu? Nedir? Bir okul hademesinin verebileceği hayat ne kadar olabilir bilmiyorum ama... Onur kararlı bir şekilde başını salladı: - Peki Fazıl Amca, ben torunun hakkında sana bütün bilgileri getireceğim inşallah. Yaşlı adam minnetle baktı genç avukata: - Sağ ol oğlum, teşekkür ederim. Bu ikimizin sırrı. Durakladı ve yine garip bir şekilde yüzüne baktı Onur'un: - Bir şey daha! - Buyur Fazıl Amca? - Sakın yanılıp da o kızla evleneyim deme. O kız sana göre değil. Hayatın mahvolur oğlum... Onur kısa bir kahkaha attı: - Sen hiç merak etme Fazıl Amca, Leyla belki kendi çizgilerinde iyi bir insan olabilir ama benim tarzım değil. Annem ve babamı ikna etmek güç olacak ama kimse bana istemediğim bir şeyi yaptıramaz. Bu konuda müsterih ol. Üzülme... Ahmet Fazıl Bey başını salladı. Genç avukat kapıya doğru yürürken işe nereden başlayacağını düşünüyordu... > DEVAMI YARIN