Salonda diploma töreni yapılacaktı

A -
A +

Üniversitenin konferans salonu oldukça kalabalıktı. Ferda Hanım heyecan içinde kocasının koluna yaslandı: - Ayaklarım titriyor Dinçer... Kalbim fırlayacakmış gibi atıyor inan ki... Dinçer Bey'in şakakları ağarmıştı. Gözlüklerinin altından parlayan gözleri çevresini dikkatle inceliyor, tanıdık bir sima görebilmek için aranıyordu. Ferda arkasına döndü ve seslendi: - Kadriye, hızlı yürü biraz. Şuraya oturalım. Kadriye kilo almıştı. Yüzünde oluşan derin çizgiler yaşından en az on yaş büyük görünmesine sebep olmuştu. Başının örtüsünü düzelterek hareketlendi. Dinçer Bey iki kadına işaret etti ilerideki koltukları: - Şuraya oturalım. Bu kadar kalabalık olacağını ummuyordum. Adamın gösterdiği koltuklara doğru ilerlediler. Biraz sonra yan yana dizilmişlerdi. Kadriye elindeki çantasını yanındaki boş koltuğa koydu: - Harun için burayı ayırayım ben. Ayıp olmaz değil mi Ferda Hanım? Ferda Hanım başını iki yana salladı: - Yok canım, neden ayıp olsun. İnşallah gelebilir Harun... Kadriye gözlerini kıstı: - Gelir, gelir... O Hülya'yı çok sever. Kendi kardeşlerinin yerine koydu. Hiç gelmez mi! Salonda diploma töreni vardı. Ferda Hanımın kızı Hülya başarılı bir eğitim hayatının sonunda üniversiteden mezun oluyordu. Onun diploma merasimine gelmişlerdi. Yıllar geçmişti. Yirmi iki yıl boyunca Kadriye Ferda Hanımların yanından hiç ayrılmamış, Hülya'nın doğumundan beri ona bakıcılık yapmıştı. Ferda Hanımın eli ayağı olmuştu adeta. Geçen bunca zaman zarfında bakışlarındaki hüzün hiç kaybolmamıştı Kadriye'nin. Her gece içini çekmiş, özlemiyle yanıp tutuştuğu iki yavrusunun hasretini yüreğinin derinliklerinde saklamıştı. Yaşlanmıştı. Oğluyla birlikte yıllarca mücadele etmiş, her şeye biricik oğlu Harun için katlanmıştı. Onun okuması, büyük adam olması için ayakta kalmaya çabalamış ve başarmıştı. Harun Polis Akademisini bitirmiş ve Emniyet Müdürlüğünde Narkotik Şubesinde müdür olmuştu. Başarılı bir polisti. İstikbali parlaktı. Yorucu ve riskli işini çok seviyor, gece gündüz demeden çalışıyordu. Evlenmemişti. Otuz bir yaşına gelmiş, uzun boylu yakışıklı bir adam olmuştu. Çok geçmeden Kadriye yanı başında biricik yavrusunun sesini duydu: - Geç kalmadım değil mi anne? - Harun'um gelebildin nihayet... Ferda Hanım Harun'u görünce heyecanla atıldı: - Harun, hoş geldin, merak etmeye başlamıştım. - Yetiştim Ferda Abla. Merhaba Dinçer Ağabey... Nasılsınız? Heyecanlısınız galiba. Ferda Hanım gözlerini kapatıp elini göğsünün üzerine koydu: - Ah bilsen, yüreğim şimdi fırlayıp sahneye gidecek... Gümbürtüsü duyulacak diye korkuyorum. Harun gülümsedi: - Haklısınız Ferda Abla. Ben de heyecanlıyım. Küçücük Hülya büyüdü de diploma alıyor. İnanmak gelmiyor insanın içinden. Ne mutlu size de bize de... Çok şükür Allah'a... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.