Hülya ve Ahmet yaklaşık on kişilik bir davetli grubunun önünde, Halit Kaya'nın köşkünde kıyılan bir nikahla evlenmişlerdi. İkisi de çok mutlu görünüyorlardı. O gece köşk çalışanlarının hazırladığı muhteşem bir sofrada davetlilerle birlikte güzel bir akşam yemeği yemişler, ardından da genç çift güney kıyılarına balayına gitmek üzere yola çıkmışlardı. Halit Bey de, Saadet Hanım da çok mutluydular. Ahmet her zamanki efendiliğiyle saygıda kusur etmemiş, kayınvalidesi ve kayınpederine gereken ilgiyi göstermişti. Gözlerinden mutluluk okunuyordu. Zaman zaman Elmas aklına düşse de artık o hikayeye bir sünger çekmiş, kırgınlıklarını yüreğinin gizli bir köşesinde kilitlemeyi başarmıştı. İlk fırsatta yaşadığı gönül yarasını çiçeği burnunda karısına anlatmak istiyordu. Uçakta el ele oturdular. Antalya'da lüks bir otelde rezervasyon yapılmış, bu balayı tatilini Halit Beyin şiddetli ısrarları sonuncunda kabul etmişti Ahmet. Hülya uçağın penceresinden aşağıya bakıp kocasının kolunu tuttu: - Öyle mutluyum ki... Ahmet yutkundu. Hafifçe eğildi karısının kulağına: - Sana anlatmak istediğim bir şey var Hülya... Senden önce yaşamış olduğum bir şey... Hülya gözlerini kısarak baktı ve dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi: - Bunun uzun zamandır farkındayım hayatım, senin anlatmanı bekliyordum. Ahmet derin bir nefes aldı ve arkasına yaslandı. İlkokul günlerinden başlayan yüreğini yakan sevgiyi yavaş yavaş anlatmaya başladı. Hülya hiç ses çıkartmadan dinledi kocasını. Bütün bu olayları dinlerken de kocasının elini hiç bırakmadı. Ahmet sözlerini bitirdikten sonra gülümsedi ve: - Üzüldüm Ahmet... Acı çektiğin, haksızlığa uğradığın için üzüldüm. O kızcağız da kim bilir neler yaşadı! Ahmet yutkundu: - Bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa artık o bir masal oldu. Şimdi yeni ufuklar içinde yol alıyorum ve mutluyum. Biliyor musun, kimseyi sevebileceğimi düşünmezdim. Kadere inanmak gerekiyor. Senin gibi bir kızla tanışabileceğimi hiç düşünmemiştim. İyi ki varsın ve iyi ki hanımımsın. Hülya sevgiyle sokuldu kocasına. Gözlerini kapattı. Ahmet'e inanıyor, onu seviyordu. Uçak alçalmaya başladığı zaman ikisi de heyecanlandılar. Pencereden Antalya'yı seyrediyorlardı. Uçak piste tekerleklerini değdirdiğinde birbirlerine gülümsediler: - Artık her şey geçmişte kaldı... Önümüzde mutlu ve uzun bir hayat var Hülya'm... Birlikte yürüyeceğimiz güzel ve uzun bir yol var... - Biliyorum canım, ben de çok mutluyum... Hülya kocasına sokuldu ve başını onun omzuna yaslayarak gözlerini kapattı... *** Elmas bebeğinin mamasını yedirdikten sonra yatağına yatırdı dikkatle. Ahmet Erol çok uslu bir çocuktu. Sanki annesinin yaşadığı ıstırapların farkındaymış gibi dikkatle onun yüzüne bakıyor, gözleriyle onu takip ediyordu. Annesinin kucağında rahatlıyor, hiç ağlamadan mışıl mışıl uyuyarak zamanını geçiriyordu. Günbegün serpiliyor, hatları belirginleşiyordu. > DEVAMI YARIN