Kerim Türkmen hiddetten kısılmış sesiyle bağırdı sağ yumruğunu masaya vurarak: - Sana sebep söylemek zorunda değilim. Kızımdan uzak duracaksın yoksa sana hayatını zindan ederim. Zeynep'in çevresinde olduğunu duyduğum anda işin bitmiş demektir. Bunu yaparım delikanlı! Benimle aşık atamazsın sen. Ben böyle istiyorum... Ozan da sinirlenmişti. Saygısızlık etmek istemiyordu ama bu fütursuz adama birkaç kelime söylemeden de rahat edemeyecekti. Kendinden emin bir şekilde başını geriye attı: - Bunun kararını Zeynep verir beyefendi... Eğer benimle görüşmek istemeyen Zeynep olursa saygı duyar ve görüşmem! Yutkundu, sakin bir şekilde ekledi: - Söyleyecekleriniz bittiyse gitmek istiyorum. Zaten sizin bu hareketiniz yüzünden dersimden kaldım. Buna da ne kadar hakkınız olduğunu bir düşünün isterseniz... İyi günler... Sert bir şekilde dönerek oda kapısına doğru yürüdü. Kerim Bey hiddetinden verecek cevap bulamamıştı. Ozan kapıdan çıkar çıkmaz telefona atıldı. Elleri titriyordu öfkeden: - Halil, ben Kerim Türkmen... Sana söyleyeceklerimi çok iyi dinle şimdi... *** Ozan dışarıya çıkar çıkmaz derin bir nefes aldı. Güneş bulutların arasından da olsa sıcaklığını hissettiriyordu. Kafasının içi karmakarışık olmuştu. Saatine baktı. Sadece ilk ders değil, ondan sonraki iki dersi de kaçırmıştı. Sıkıntıyla yüzünü buruşturarak otobüs durağına doğru ilerledi. Bulunduğu yerden okula gitmesi neredeyse bir saatten fazla sürerdi. Yapacak başka bir şey olmadığına göre beklemeye başladı. Yaşadıklarını Zeynep'le paylaşıp paylaşmamak konusunda kısa süren bir tereddüt yaşadı. Ama daha sonra kararını vermişti. Zeynep'e anlatacaktı olanları. "Bilmesi gerekli!.." diye mırıldandı. Bu nasıl bir babaydı böyle?!. Kendi annesini düşündü. Eğer ona ters gelen bir davranışta bulunsaydı Münevver Hanımın tarzı çok daha başka olurdu. Kerim Bey denen adam onun kim olduğunu, nasıl bir genç olduğunu bile bilmeden peşin bir hükümle cezasını kesivermişti beyninde. Bunun sebebinin genç adamın hali, tavrı, kişiliğiyle bir ilgisi yoktu. Onun kabullenemediği Zeynep'in hayatında bir insanın özel bir yeri olmasıydı. Bu kim olursa olsun Kerim Bey için fark etmeyecekti... Ozan gelen otobüse bindiği zaman huzurunun iyice kaçtığı belliydi. Arka tarafa oturdu. Zeynep'i düşündü. Genç kızın kendisine ne kadar belli etmemeye çalışsa da babasından kaynaklanan huzursuzlukları olduğunu uzun zamandır farkındaydı. Hiç açık açık konuşmamışlardı ama onun bazı sözlerinden bu tedirginliği fark etmesi zor olmamıştı. Üniversitenin önünde indi otobüsten. İçeri girip amfinin kapısına geldiği zaman karşıdan Zeynep'in koşarak yaklaştığını gördü: - Ozan? Neredesin? Nasıl merak ettim seni? Gülümsedi genç adam. - Konuşmamız lazım Zeynep, sana anlatacaklarım var!.. > DEVAMI YARIN