Şaşkın şaşkın etrafına bakındı!

A -
A +

Zavallı genç kadın, duvarın kenarında beklemeye başlamıştı. Orta boylu kırmızı yüzlü adam önünde bulundukları yedi katlı binaya girmişti koşar adımlarla. Uzun bir süre geçti. Neriman endişelenmeye başlamıştı. Acaba otel idaresi kendilerini kabul etmemiş miydi? Bir süre daha durdu duvarın kenarında. Bebeklerin üşümemesi için onları iyice sarmıştı. Zaman zaman yol boyunca ağlamışlar, ama genelinde munis bir yolculuk yapmışlardı. Neriman sonunda dayanamadı. Büyük binanın kapısından uzattı başını. Kapı büyük bir koridora açılıyordu. Şaşkın şaşkın bakındı. O sırada arkasında bir ses duyup ümitle döndü. Tanımadığı bir kadın tedirgin bir şekilde süzüyordu kendisini: - Kimi aradın kızım? - Şey, ben otele kayıt yaptıracaktım. Bir amca kaydımı yaptırmak için girdi, onu bekliyordum. Kadın afallamıştı. Dudaklarını büktü: - Ne oteli, ne diyorsun sen kızım? Burası otel falan değil, apartman. Burası ev... Neriman o anda anladı aldatıldığını. Hafif bir çığlık attı: - Yandım şimdi, kandırdı beni! Bütün paramı aldı elimden kayıt yaptıracağım diye... Kadın acımıştı onun haline: - Ah be kızım, nasıl da inanıyorsunuz hemen! Etraf dalavereci insanlarla dolu bilmiyor musunuz? Ne olacak şimdi? Neriman ağlamaya başlamıştı: - Kaldım beş parasız bu koca şehirde ben. Ne yaparım şimdi? Kadın dudaklarını büzdü, çantasını açıp biraz para çıkardı: - Al bunu, karnını doyurursun hiç olmazsa, sen sen ol, bir daha kimseye güvenme, inanma!.. Neriman binlerce kez teşekkür etti. Gerçekten de acıkmıştı karnı. Ne yiyeceğini, nerede yiyeceğini bilmiyordu. Bebeklerine su içirmesi lazımdı. Biberonlarındaki su bitmişti. Apartmandan dışarıya çıkınca yoldan geçen arabaların gürültüsü korkuttu genç kadını. Nasıl böyle bir aptallık yaptığına bir türlü inanamıyordu. Kendi kendine kızıyordu durmadan: "İnsanlık kalmamış kimsede, ne istedin benden, şu iki ufacık bebeğin rızkını alıp gittin be adam!.." Bir sandviç dükkanı gördü. Kendine peynirli bir tost, bebeklerine de bir kutu süt aldı. Kadının verdiği para da az kalmıştı. "Geceyi nerede geçireceğim ben?" diye söylendi. Hava kararmaya başlamıştı artık. Birden annesinin verdiği iki çeyrek altın geldi aklına. Onlar cebindeydi. "Hiç olmazsa onlar var..." diye düşündü. Çok sıkıştığı zaman kullanacaktı. Tostunu yedikten sonra bebekleri kucağında, valizi de taşımaya çalışarak yürüdü. Hangi semtte olduğundan bile haberi yoktu. Biraz ileride bir park gördü. Hemen o tarafa doğru yöneldi. Boş banklardan birine oturup bebeklerinin karnını doyurdu, su içirdi. Yerinden kalkmaya mecali kalmamıştı. Gözkapaklarına bastıran uyku hareket etmesini bile engelliyordu. Kendi kendine mırıldandı: - Uyumamam lazım, bebelerimin başına bir şey gelir sonra. Uyumamam lazım!.. Fazla direnemedi, başı omzuna düştü. Bilinci yok oldu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.