Betül'ün seyahati bir anda anlam kazanmıştı sanki. O günden sonra Doğan'la birlikte gezmeye başladılar. Paris'in bütün tarihî ve turistik yerlerini dolaştılar, doğal güzelliklerinin tadını çıkarttılar. Şükrü Bey ve Naşide Hanımla da tanışmıştı Doğan. Onlar ise kızlarının yeniden hayat bulduğunu gördükçe mutlu oluyorlar, bu arkadaşlığa ses çıkartmıyorlardı. Onun isteğiyle Paris seyahatini uzattılar. Betül başından geçenleri anlattı Doğan'a. Genç adam dikkatle dinledi genç kadını: - Olan olmuş, biten bitmiş. İnsan hayatında böyle şeyler olmazsa olgunlaşamıyor. Çok da önemli değil. Şimdi kuvvetli olup bu olumsuzluğu hayatından atmalısın. Seni bunların yönetmesine izin verme... Türkiye'ye dönünce de seni aramak, seninle konuşmak isterim. Ben yalnız bir adamım. Bir ablam var ama o da Avustralya'da yaşıyor. Evli. Anne ve babamızı kaybedeli neredeyse on sene oluyor. Betül gözlerini kısarak baktı genç adama: - Neden evlenmedin bu zamana kadar? Omuzlarını kaldırdı Doğan: - Bilmem, belki kariyerimi tamamlamak istedim. Şimdi üniversite kadrosuna girdim, asistanım orada. Bundan sonra düşünürüm evliliği herhalde. Muzip bir tavırla baktı genç kadının yüzüne: - Ne dersin, bana göre bir tanıdığın var mı? Betül gülümsedi: - Sen istedikten sonra bulunur, neden olmasın? Doğan öne doğru eğildi. Sen Nehri kıyısında bir kafede oturuyorlardı: - Mesela sen olabilir misin? Betül şaşkınlıkla baktı genç adama: - Ben mi? Ne yani bu evlenme teklifi mi? Beni tanımıyorsun ki... Hem bir başkasının çocuğunu taşıyorum. Doğan arkasına yaslandı: - Bunlar benim için sorun değil. Tanımaya gelince, ben hiçbir şeyi ince eleyip sık dokumam. Yapım böyle. Baktım sana ve hayatımı bu insanla yaşayabilirim dedim. Bu kadar. Çocuğuna gelince, o benim de çocuğum olur "evet" dersen. Ona iyi bir baba olabilirim. Betül dudaklarını ısırdı. İçinden bu adama karşı bir sıcaklık yayılıyordu. Doğan devam etti: - Burada konsoloslukta evlenebiliriz. Hemen, neden bekleyeceğiz ki? Her şey son derece çabuk olup bitmişti. Şükrü Bey ve Naşide Hanım daha ne olduğunu anlayamadan kızlarının evlenmesine tanık olmuşlar, bir tek söz bile söyleyecek zamanı bulamamışlardı. Şükrü Bey memnundu hayatından. Doğan'ı beğenmişti. Olgun, aklı başında, ailesine sahip çıkabilecek bir gençti. Nikah töreninin akşamında lüks bir restoranda güzel bir akşam yemeği yediler. Türkiye'ye döner dönmez Doğan müracaat edecek ve İstanbul'a naklini yaptıracaktı. Şimdilik Şükrü Beylerle birlikte oturacaklar, bebek doğduktan sonra duruma bakacaklardı. Ertesi gün Şükrü Bey ve Naşide Hanım Türkiye'ye dönme kararı aldılar. Yeni evliler ise seyahatlerini biraz daha uzatacaklar, balayı yerine geçecek bir tur yapacaklardı. Şükrü Bey ve Naşide Hanım, kızlarının yeniden neşesine kavuşmasından son derece memnundular... > DEVAMI YARIN