Seda, sanki yüzüne baktığı zaman her şeyi anlayacakmış hissine kapıldığı için annesine hiç cevap vermeden içeri girdi. Ceyda ise her zamanki kayıtsız haliyle omuz silkti: - Ne var anne, biraz vitrin baktık, geç değil ki!.. - Ben size hemen gelin demedim mi? Vitrin de neyin nesi oluyormuş? Sanki alacakmış gibi... Ceyda terliklerini giyerken annesinin yanağına bir öpücük kondurdu: - Bakarsın alırız anam! Belli mi olur... Hani senin şu çok çeneli arkadaşın Leman hanım bize hayırlı zengin bir kısmet bulursa alırız! Saliha hanım başını iki yana salladı: - Tövbe, tövbe... Şu konuştuğun lafa bak... Hiç edep terbiye kalmadı ayol!... Bizim zamanımızda böyle şeylerin kelimesini bile konuşamazdık. - Anne bana tarih öncesinden bahsetme. Yirmibirinci yüzyıldayız yahu... Saliha hanım kaşlarını çatarak başını çevirdi. Laf yetiştiremeyecekti bu kıza. Eda ise her zamanki sert tavrıyla içeri geçti. Saliha hanım seslendi: - Haydi, elinizi yüzünüzü yıkayın, üzerinizi değiştirin, sofrayı hazırlayın, Seda, sen de salata yap bakayım. Ceyda kendi kendine mırıldandı: - O salatadan ne kadar hayır gelirse... Seda sert bakışlarla süzdü kardeşini. Mutfağa geçti. Canı konuşmak istemiyordu. Yalnız kalmak, düşünmek istiyordu. Aklı Emre'deydi... Delikanlının gözleri bir ok gibi saplanmıştı kalbine. İçi titriyor, onun sesini kulaklarında hissediyordu. Hayatında ilk defa böyle bir şey geliyordu başına. Bugüne kadar peşine çok takılan genç olmuştu. Kendisiyle arkadaş olmak isteyen çok insan çıkmıştı. Ama hiçbirisine yüz vermemiş, hiçbirisine böyle hisler beslememişti. Yanına gelen Eda'ya mahcup bir gülümsemeyle baktı: - Ne düşünüyorsun? Eda omuz silkti: - Ne bileyim!.. Yakışıklı çocuk... Kibar da... Seda istediği cevabı alamayınca hayal kırıklığına uğramış bir şekilde işine döndü. Çok geçmeden Rıfat beyin sesi duyuldu. Her zamankinden erken gelmişti: - Ceyda, al şu fileyi bakayım!.. Biraz sonra hepsi sofraya oturmuşlardı. Rıfat bey Besmele çekerek lokmasını ağzına attı. Ceyda atıldı: - Baba, bana çizme almak zorundasın, unutma. Bak bayram da geliyor, söz verdin. Saliha hanım ayıplamış bir tavırla kızına çıkıştı: - Sırası mı şimdi bunun? Tövbe tövbe... Ceyda omuz silkti: - Ne varmış? Söz verdi babam. Sözünün ardında dursun... Çizmemi isterim, hiç anlamam. Rıfat bey sevgiyle gülümsedi kızına. Ceyda hâlâ küçük bir kızdı gözünde ve onun şımarıklıklarına kızamıyordu... *** O gece üç kız da hemen uyuyamadılar. Ceyda durmadan Emre hakkında konuşuyor, hayaller kuruyordu: - Hadi bakalım, eğer evlenirsen bu çocukla mühendis karısı olacaksın, artık bizi görmezsin. Mühendis karısı olacaksın yani... Seda kızmıştı: - Saçmalama kız. Nereden çıkardın evlenmeyi falan? Daha kimdir nedir, bilmiyoruz. Hem ben aramam onu. > DEVAMI YARIN